İnsanlık Tarihinin en parlak sayfalarından biri olan Kurtuluş Savaşımızın siperlerinden yükselen Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 96.Yıldönümünü her zamankinden daha da coşkuyla, umutla, heyecanla, inançla kutladık. Milletimizi, Vatanımızı, Bayrağımızı, Onurumuzu, Bağımsızlığımızı, Kimliğimizi kurtaran Ebedî Başkomutanımız, Cumhuriyetimizin Banisi, İnsanlığın Büyük Evladı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü ve O'nun Kahraman Silah Arkadaşlarını, Şehitlerimizi, Gazilerimizi rahmet, minnet ve ihtiramla anıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti, merhum Demirel'in muhteşem tarifiyle, 'bir büyük mucizenin adıdır, ancak asla bir tesadüfün eseri değildir...' Türkiye Cumhuriyeti, uzun bir tarihsel süreçte Milletimizin hür, mağrur, gururlu, bağımsız ve hükümran yaşama fıtratının bir eseridir, sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti, bu süreçte bir ilk de değildir aslında..Bu anlamda da bir sürekliliğin, Tarih idrakinin ve Türk Milletinin Tarih'teki hakim ve hükümran vasfının nişanesidir.

Dediğimiz gibi, Türkiye Cumhuriyeti, Şark'taki ve bilhassa müslüman alemindeki ilk değil, ikinci Cumhuriyettir. İlki, minnetle hatırlayalım ki, 1918'de kurulan ve Sovyet işgaliyle 1920 yılında maalesef tarihe karışan Azerbaycan Cumhuriyeti'dir. Yani, bir Türk devleti mazlumlara önder olmuş ve ilk defa Cumhuriyet'i ve çok partili, serbest, hür seçime dayanan demokrasiyi daha o tarihlerde benimsemiştir. Kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı merhum Mehmet Emin Resûlzade'yi ve o devletin banilerini rahmet ve minnetle anıyoruz. Ankara Cebeci Asrî Mezarlığında ebedî istiratgahında yatan merhum Resûlzade, Büyük Atatürk'le olan yakın dostluğunun ve haberleşmesinin sayesinde, bilahare Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerindeki en önemli ilkeleri de Şark'ta hayata geçiren, Azeri kardeşlerimizin tabiriyle, Asrımızın Siyavuş'u olarak anılmaktadır. Bu ilkelerin başında, Laiklik (Azeri Türkçesiyle Dünyevîlik) ve Latin Harfleri (Azerilerin deyişiyle Türk Alfabesi) gelir.

Azerbaycan Cumhuriyetinin kısa ve talihsizce yarım kalmış tarihi, Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk Dünyasında ve tüm mazlum milletlerin istinatgahı gibi doğmasıyla Milletimizin tarihsel yürüyüşüne bir zincirin halkası gibi eklendi. Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız, laik, demokratik kimliğiyle, Sovyetler Birliğinin 1991 yılında yıkılana dek esaret altındaki kardeşlerinin bağımsız bayraklarını beklerken onlar adına da Ay Yıldızlı şanlı bayrağımızı bir kutup yıldızı gibi dalgalandırdı, yollarını bekleyerek...

Şark'ta, İslam Dünyasında, müstemleke olarak yaşayan mazlum halklar arasında işgalci, müstemlekeci, emperyalist, saldırgan Düvel-i Muazzama'ya karşı ayağa kalkan ilk Millet Türk Milletidir, Önderi Atatürk'tür ve O'nun en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti, Milletin savaş altında verdiği reylerle kurulmuş Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde var olmuştur. Büyük Gazi'nin, Cumhuriyetten önce Meclis kurması, Orduyu Meclisin kurması, Cumhuriyeti Meclisin ilan etmesi, binlerce yıllık Tarihimizde ilk defa Devlet reisinin o Meclis'te yapılan seçimle işbaşına gelmesi, zamanının çok ötesinde, standartlarına bugün dahi ulaşamadığımız bir Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü abidesidir.

2018 yılında kabul ettirilen yeni anayasal düzenlemelerin adeta bir piyes sahnesi haline getirdiği, hemen hemen hiçbir yetkisinin, denetleme hakkının, güvenoyu imtiyazının dahi kalmadığı TBMM'nin hazin görüntüsü karşısında, Büyük Atatürk'ün, TBMM'nin Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihli Celsesinde, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yaptığı konuşmasındaki şu asilane, mütevazı ve has demokrat ifadelerini mahcubiyetle anmamak mümkün değil:

'...Daima muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimî surette yapışarak onların şahıslarından kendimi bir an bile ayrı görmeyerek çalışacağım. Milletin sevgisini daima dayanak noktası sayarak hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mes'ut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.'

Naçizane, beni en etkileyen kısmı 'Milletin Sevgisini daima dayanak noktası sayarak...' diye ifade ettiği muazzam hissiyat...Yani Millet İradesi'nin de ötesinde Milletin Sevgisini dayanak noktası almak, oyunu almasa, siyasi görüşü farklı olsa da, Milletin rızasını, sevgisini önemsemek, zaruri ve vazgeçilmez olarak benimsemek....

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olacak, muzaffer olacak, muvaffak olacak ve me'sut olacaktır. Atatürk'ün açtığı ufuk hep aydınlık kalacaktır.