Sevgili okurlarım bir garip başlık oldu galiba. Yazılarımda sürekli Samsun'da ki güncel hata ve eksikleri yazdım. Bu sıralarda '' Samsun Arazisinde İmar Tarihini '' yazarken pek çok makale ve belgeyi gözden geçirip yararlanırken rastladığım ilginç çalışmaları aktaracağım.

Lütfi Tekin, Samsun Halk Evinin dergisi olan '' 19 Mayıs Dergisinin '' çok verimli yazarıdır. Bu derginin sayıları Ankara Milli Kütüphane ve Samsun 19 Mayıs İlk Halk Kütüphanesinde bulunmaktadır.

Son zamanlarda akademik çalışmalarda bu dergi kaynak olarak gösterilmeye değer bulunmuştur.

Yazılarını 1935-1940 yılları arasında yazmıştır.''60Yıl Evvel ki Samsun ''. Yani 1870-1880 lerin Samsun'u.

Kaynağı ise kendisinden büyük olan 1870-80 de yaşamış Samsunlular olduğunu yazılarında ki ifadelerden anlıyorum.

Samsun'un Mesire Mahalleri:

( Lütfi Tekin, 19 Mayıs Dergisi-1936 ; '' 60 Sene Evvel ki Samsun '' )

Umumi mesire mahalleri yoktu, yalnız Samsun'un şarkında Murat yahut Mert, garbinde ise Kürtün ırmağı dere boyunda, büyük kavlağan ve kavak ağaçları vardı. Halk yazın buralara kayıklarla giderler, yüksek ve yeşil ağaçların serin gölgesinde sefa sürerlerdi.

Bu dere boylarında çeşmeler bulunur, suları buz gibi soğuk olurdu. Kış mevsiminin hululünden ( gelmesinden ) biraz evvel bir de kilim yıkama alemi vardı, bu kilim yıkmanın kendine göre hususiyeti vardı, kilim yıkamağa gidecek olanlar, birkaç gün evvel sözleşir ve kilimlerini alarak sandallarla buralara giderler ve kilimlerini yıkarlardı, gençler dere içinde meşgul olurken, yaşlı kadınlar semaverleri yakarlar, yemekleri pişirirler, çocuklar ağaçlara salıncaklar kurarak, erkekler bir köşeye çekilip saz çalarak, demlenir zevk ederlerdi. Bu kilim yıkama mevsiminde İstanbul'un Kağıthane manzarasını alırdı

Bu mesire mahallerinden mağda Samsun halkının en çok rağbet ettiği Tekke Altı bahçeleri, Fener bahçeleri, Toraman altında Kızılcık dibi, Hasta hanenin bulunduğu zeytinlikler, bir de İsa Baba Tekkesi ve civarıydı. Bu yerler kamilen incirlikti. İsa Baba Tekkesi denize nazır olduğu için çok müstesna bir güzelliği vardı. Burada oturup denizin saf ve serin havzasını teneffüs etmek zevkine varılmaz saadetlerdendi. İsa Babaya çıkılır, hemen semaver ateşlenir, incir ağaçlarına salıncaklar kurulur, şarkılar, türküler söylenir, güzel bir gün geçirilirdi.

Tekkenin arka tarafında odalar, bir fırın ile kuyu vardı. O zaman ki büyüklerden işitilen rivayete göre İsa Baba ehli dil bir müderris imiş, talebesine burada ders takrir edermiş, bu zatın Bektaşi olduğu söylenirdi. Tekkenin etrafında üzüm kütüklerine tesadüf ediliyordu.

İsa Babanın burasını bağ haline sokmuş olduğu, fakat kendisinin vefatından sonra zamanla ve bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tutup bağının da bozulduğu anlaşılıyordu.

Bu metruk küçük bina, bir zamanlar barut deposu olarak istimal edildi ( kullanıldı ) .Babanın mezar taşında ki vefat tarihi 1237 dir. (1821) .

Bu tür yazılar okuyanı sıkmazsa devamı gelecek. Saygılarımla