Yıpranmış sayfalarında aranan kolaylıkla bulunsun diye,
Uç kısımlarında alfabetik sıralı harfler…
Mağaza, ticarethane, en fazla da mahalle bakkalının kasası olan,
Alışverişlerin kaydedildiği, rakamların zor okunduğu o kalın defterlerle geçmiş yıllarda çok yüzgöz olmuşuzdur.
Tuz, şeker, ekmek, sigara, çay...
Gün gelir, birisi öder diye neler yazılmazdı ki o deftere.
O dönemler bir sıcaklık yetiyordu o defterde yer almaya.
Resmiyet aranmaz, iyi ilişkiler yeterdi güvenilir olmak için.
Bakkaldan sakız alınırken sıcaklık kurulur, ödemeyi alan bakkal amca sayfayı çarpıyla kapatır, açılacak yeni sayfayla defter işlevine devam ederdi.
Hoyratça tükettiğimiz bu günlerde veresiye defterinin adı değişmiş, evrimleşmiş.
Kredi kartları bugünün vazgeçilmezi olmuş.
Maziden tek farkı, veresiye defterine göre soğukluğu.
Ceplerde taşınan o kartlar, tam bir kanayan yara.
Karttan işlem yapıldı mı kimse kimseyi tanımıyor, istersen borcunu ödeme.
Çocukluğumuzdaki müşteri-bakkal ilişkisi her şeye rağmen bir özlem.
Borçlandığın kişiyle yüzleşmek, göz göze gelmek…
Paranın olmadığı yerlerde veresiye defteriyle ayakta kalabilmek.
Veresiye defteri uygulaması bugünlerde azalmasına rağmen halen devam ediyor.
Özellikle küçük yerlerde o ilişki yine revaçta.
Bazen veresiye defterlerinde dahi sıkıntılar yaşanıyor elbette.
Hep anlatılır, borçlunun bakkalın önünden geçememe hikayesi.
Geçtiğimiz günlerde ulusal medyada yer alan 'veresiye defterinin bir kişi tarafından satın alınması' haberi...
Tüm borçların sahiplenilmesi ve o kişinin gizli tutulması...
Kimler kazanmıyor ki bu güzelim tablodan!
Alacağını ne zaman tahsil edeceğini bilemeyen bakkal.
Zor şartlarda ihtiyacını alıp veresiye defterine yazdıran borçlu kişi.
En fazla da iyilik defterine katmerli katkı yapan, herkesi memnun eden, defterdeki tüm borçları satın alan gizli kişi.
Haberi duyan herkesin 'Allah razı olsun, böyleleri de varmış!' sözleri.
Bankalarla muhatap bugünün veresiyecilerine tavsiyemiz de…
Siz en iyisi kartınıza sahip çıkın!