Yaya kaldırımında yürüyorum. Bir sokağın başına geliyorum, karşı kaldırıma geçmem mümkün değil. Önümde son model bir araba. Arabanın içinde görüntüsü insana benzeyen birisi direksiyonda parmağı da burnunun tam da içinde havaya bakıyor, hani bir şeyler söylemeye kalksan aldın başına sıkıntıyı.Tam da yaya yoluna park ettiğin son model arabanın fiyakasına yazık, seni zaten geçtim. Oradan geçmek zorunda olan yayalar mecburen istikamet değiştirecek, önce yolun ortasına ondan sonra sokağın öbür başına, eğer orada da araç yoksa tekrar yaya kaldırımından yürüyecek.

Yazımda örneklediğim son model bir araçtı, başka araç olsa ne fark eder ki. Aslında hüner o arabaya binmek değil ki zaten, toplum içinde sizlerden başka yaşayanların da olduğunu fark edip etmemenizde.
Yani hoşgörülü, iyi insan olmaktır esas olan.
Yaya kaldırımının tam da üstüne araçlarını park edenlere ne demeli, ister anayolda olsun ister ara yolda. İnsanoğlu bu kadar da basiretsizleşir mi kardeşim. Kimse sesini çıkarmıyor diye ne o bu kadar küstahlık hatta terbiyesizlik. Herkes benim gibi kendi kendine söyleniyor.

Şehir içinde trafiği denetleyen unsurlar, bu konuda acımasız olmalıdır. Terbiye edilmesi gerekenler edilmeli, şehre değer katar hale getirilmeli. Böylesi yabani, küstahların; sakat arabasıyla oralardan geçmeye çalışan, çalışırken de kan-ter içinde kalan insanları bile görmüyor gözleri.
Arabaların park edeceği, edebileceği yerler belli dağ başı mı kardeşim burası, bilakis şehrin tam orta göbeği.
İnsanın insana saygı göstermesidir öncelik, tek başına değilsin bu alemde...
Arabanı kaldırıma çekme, üstelik çok da uğraşıyorsun park ederken, olur ya kazara biri bir şeyler söylemeye kalksa, beş dakikada işimi halledip geleceğim diyorsun. Başlatma işinden çek arabanı park yerine, yayalar geçecek...