İster kamuda olsun ister özel sektörde olsun herkes yöneticisi ile ilgili olarak bazı fikirlere sahip olur. Bunu özellikle alt kademe çalışanlar başta olmak üzere örgütün içindeki tüm çalışanlarda gözlemlemek mümkün. Bu zamana kadar dersler ve seminer olmak üzere birçok toplantıda katılımcılarla bilgi paylaşımı içerisinde olduğumuzda; insanların söylediklerini 3 başlık altında toplamak mümkün.
1. Ehliyet: İster özel sektörde olsun ister kamuda olsun herkesin şikayetçi olduğu konuların başında işe göre adam değil adama göre iş konusudur. Özellikle başta kendi fakültem olan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunları olmak kaydı ile hemen her fakülteden ve bölümden mezun olan öğrencilerimizin kendi iş alanlarında değil kendisi ile alakalı olmayan işlerde istihdam edildiğini görmekteyiz. Buna hemen her kurumda rastlamak mümkün. Kurumsallaşan firmalar ve kamu kurumlarına baktığımızda bizdeki bir duruma rastlama olasılığınız daha düşük. Bizim ülkemizde maalesef insan kaynakları bağlamında ciddi sıkıntılar var. Bunu çözmek için kurum ve kuruluşlar ellerinden geleni yapıyor olsalar da hala ülkemizde bu konuda ciddi sıkıntılar söz konusu. Ehliyet konusu illa ki insanların kendi alanlarından mezun olmaları değildir. Kendi fakültesinden mezun olsa da işi yapmaya ehil olmak da işin ayrı bir boyutu. Herkes maalesef zihniyet olarak emek çekmeden yemek derdine düşmüş. Yeni nesil maalesef az emek harcayarak kısa zamanda en üst makamlara gelmenin derdine düşmüş. Halbuki en basit manada yemek yaparken ya da çay demlerken bile yemeğin pişmesi ya da çayın demini alabilmesi için belirli bir zamanın geçmesi gerekiyor. Bu manada düşündüğümüzde; insanların deneyim kazanması ve olgunlaşması zaman alıyor. Yeni neslin kolaycılık özelliğini de göz önüne aldığımızda, maalesef bu oldukça zor ve eskilerin deyimi meşakkatli bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.
2. Liyakat: İnsanlar ister kamuda olsun ister özel sektörde olsun değerlendirilirken objektif kriterlere göre değerlendirilmeli. İşe alım süreçlerinde referansın devreye girmesi, sürecin sonlarına doğru yer alırken; ülkemizde referans maalesef sürecin en başlarında yer alıyor. Özellikle kamuda liyakat özel sektöre göre daha sıkıntılı. Ülkemizde herkesin her yerde bir tanıdığının olduğunu gözönüne aldığımızda bu süreç daha da zor hale geliyor. Batılı ülkeler bunu performans değerlendirme sistemi gibi insan kaynaklarının objektif ölçülerde değerlendirilmesi amacı ile değişik değerlendirme sistemleri geliştirmişler. Ülkemizde bu sistemi yeni yeni uygulamaya başlasa da sürecin olgunlaşması zaman alacak.
Özel sektör elbette ki kâr odaklı olduğundan liyakat konusunda daha duyarlı olsa da orada da aile işletmelerinin kurumsallaşması zaman alan bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Bu manada daha işletme ilk kurulurkenki süreçte yetki sorumluluk gibi kavramlar objektif şekilde dağıtılır ise kurumsallaşma süreci daha az sancılı oluyor.
3. Sadakat: Biz müşteriyi ikiye ayırıyoruz. İç müşteri ve dış müşteri. İç müşteri şirketlerin ya da kurumların çalışanlarıdır. Dış müşteride ister kamu olsun ister özel olsun söz konusu örgütün hizmetlerinden faydalananlar ya da o hizmeti satın alanlardır. Burada temel amaç ise müşteri sadakatinin yaratılmasıdır. Her yerde söylediğim gibi iç müşterisi memnun olmayanın dış müşterisi de memnun olmaz. Dolayısı ile işletmeler ve kurumlar kendilerini önce kendi çalışanlarının gözünde markalaştırmalı ve çalışan devir hızını en az seviyelere çekmeleri gerekmektedir. Aksi halde şirkette/kurumda çalışanda huzur olmaz. Bu yüzden örgüt yöneticileri, bu durumu dikkate alarak planlamalarını bu doğrultuda gerçekleştirmelidir.