O meşhur İsviçreli bilim adamları ne düşünür bilmem ama, sosyologlara göre bir ferde memleket sevgisi 4 ile 6 yaşları arasında aşılanıyormuş.
Belirtilen yaşlar arasında memleketini seven, ömrünün sonuna kadar aynı tutku ve özlemle yaşarmış.
Bizde, Kadı çeşmesinden su içmekle eş değer tutulur aynı sevgi.
Hatta sevda.
En azından yakın zaman kadar öyleydi.
Büyüklerin deyimi ile zamane gençleri için durum farklı.
Onlar, tez zamanda buralardan uzaklaşabilmek için arayışlar içinde.
Onlara göre buralarda hayat yok.
Bir kuşağın anılarında yaşanır duran Bafra’ya dair vazgeçilmezler, onlar için sıradan, sıkıcı…
Gençlik caddesi bile.
Suçlamamak gerek aslında.
Değişen zamana önce şehir ayak uydurmalı yaklaşımı gerçek ise, gençlerin beklentilerine cevap verebilecek arayışlar içinde olmak için daha fazla geç kalınmamalı.
Ve bu arayışlara sadece belirli kesim ya da düşünce ekseninde kalmadan, geneli kucaklayan hoşgörü ışığında atılmalı adımlar.
Belki Bafra panayırlarında olduğu sevinci yaşatamayacağız,
Belki Millet Kahvesi’ndeki dost sohbeti artık olmayacak,
Belki Gençlik Caddesi oltaları heyecanında arşınlanmayacak sokaklar ama, Softabahçe, Hasbahçe, Cihanbahçe unutulmazlığını yeniden tattırmak, kaymaklı lokumu, yufka tatlısını, çırçırı unutmamak, unutturmamak gerek.
Tamam İlhami Cudi ile Sami Ustanın şırasından içme şansımız yok belki.
Artık uçurtma uçurup, bozanak çevirmiyor, Ramazanın on beşinde “sele sepet top kandil” demiyor artık çocuklarımız.
Fakat onları bir sihirli/zehirli ekrana bu kadar da hapsetmenin anlamı yok.
Aksi takdirde; yaslı gözlerle açılacak kapı gözleyen, Bayramlık huzurla yetinen bireyler olmanın ötesine geçemeyeceğiz.
Bayram tabağınızdaki Bafra Nokulunun her geçen zamanda azalacak olmasından hoşnutsanız söylenecek bir şey yok.
Zamane gençleri için bir tas gaypancak birçok vazgeçilmezin kapılarını aralayacak, alınmış biletlerin iptaline neden olacak.
Belli mi olur…