Son günlerde hepimizi çok mutlu eden bir gelişme meydana geldi. Bu gelişme Bafra’dan Dilek Livaneli Hanımefendinin dünyanın en değerli 50 öğretmeni arasında yer almış olması idi. Bu gururu çeşitli sivil toplum kuruluşları ve mülki idare de değerlendirdi ve kendisini ödüllendirdi.
Bu olay aslında bize bir kişinin işini ne kadar severek yaparsa; başarıya da ulaşacağını göstermiş oldu. Şartlar ne olursa olsun insanın işini sevmesi halinde kişinin öz motivasyonunu yüksek tutacağını ve bunun da çalışma hayatında başarıyı getireceğini bir kez daha göstermiş oldu.
Hepimiz kendi çalıştığımız iş koşulları hakkında zaman zaman serzenişlerde bulunuyoruz. Hepimiz çalışma şartlarımızın ne kadar kötü olduğunu ve bizden daha kötü şartlarda olan insanların bizden daha yüksek ücret aldığını ve bazı insanların çeşitli ilişkileri kullanarak bir yerlere geldiğini veya bu memleket sadece benim çalışmam ile mi bir yere gelecek ya da başka bir ifade ilde memleketi ben mi kurtaracağım düşüncesi birçok insanda hakim düşünce haline geldi. Bu şekilde düşünüşün doğal bir sonucu olarak da yeni nesil çocuklar da emek olmadan yemek peşinde koşan bir nesil haline geldi.
Evet bunlar realiteler. Ama bir realite daha var ki o da tüm bunlara rağmen Dilek Livaneli öğretmenimizin bu koşullara rağmen bıkmadan usanmadan çalışması ve sonucunda da başarıya ulaşması.
Şikayet edeceğine bir mum da sen yak felsefesinden yola çıkacak olur isek aslında hepimiz öz motivasyonumu artırabileceğimizin farkında olmamız gerek. İnsan doğası gereği başarısızlıkla karşılaşır. Ya da hayatta her zaman her istediğimiz gerçekleşmeyebilir. Peki bunun karşılığında ne yapmamız gerekir? İki seçeneğimiz var. Birinci seçenek, sürekli şikayet eder ve kabahati hep başkalarında ararız. İkinci seçenek ise bu durumu bir veri olarak kabul eder ve durumu düzeltmenin yollarına bakarız.
Gerek işletmelerin içerisinde yer alan çalışanlar ve yöneticiler açısından gerekse bireysel yaşamımızda hepimiz bu iki karar verme seçeneği arasından birisini seçer ve uygularız. Psikolojide altın kurallardan bir tanesi iyi ben kötü başkasıdır. Tüm iyi davranışlar kişinin kendisi tarafından tüm kötü davranışlar da başkaları tarafından sergilenir. Müşteri malı alır ve memnun kalırsa ürünü ben aldım olur. Kötü çıkar ve memnun kalmaz ise satıcı kötü mal sattı olur.
İşte tam da bu noktada belirtilmesi gereken noktalardan birisi de lider ruhlu bireyler ve yöneticiler olumlu düşünme tarzına sahip olan kişilerdir. Bu kişiler olumsuz durumlardan bir sonuç çıkarır ve bunu yaşam tarzı haline getirir. Bu düşünüş tarzı da onu diğerlerinden farklı hale getirir ve bu farklılık da şirket içinde ve şirketin diğer paydaşları ile olan ilişkilerinde kendisini gösterir.
Dilek Livaneli öğretmenimizin elde ettiği başarı ile ilgili olarak ne kadar övünsek azdır. Bununla birlikte bu başarıdan kendimize de pay çıkarmalı ve gerekli aksiyonu almalıyız.