“Ağrı Dağı Efsanesi”ni, ilkokulu bitirdiğim yaz okumuştum.Sonra sinemada filmini seyrettim. Gülbahar(Fatma Girik) ile Ahmet(Hakan Balamir)in o temiz aşkı, geleneklerine bağlı köylülerin Ağrı dağı eteklerinden saraya doğru yürüyüşü, direnişin ve aşkın zülüm karşısındaki zaferi… Çocuk yaşta çok etkilenmiştim.
Onun üslubunu hep sevdim. Okuduğum son eseri, dört kitaptan oluşan “Bir Ada Hikayesi”nde, Lozan Anlaşması sonrası karşılıklı iki milyon insanın mübadelesini; savaş ve kırım sonucu yakınlarını özlemle bekleyen kadınları, yurtlarına dönmeyi uman sürgünleri, denize vurgun balıkçıları,’karıncanın su içebileceği’ kadar durgun ve berrak denizleri,savaş kaçkını fırsatçıların, gidenlerin mallarına konmak için çevirdikleri dalavereleri anlattı.
Üniversiteye başladığım yıldı. Sömestir tatilinde köye gitmiştim.”İnce Memed”i okuyordum. Anam da okumayı ve kitapları çok severdi ; ama,merak etmişti ne okuduğumu. Çünkü,12 Eylül sonrası kitaplarımı önce gömmüş, komşular bulunca da, onları -benim başıma yeniden iş açmasınlar diye- dereye atmak zorunda kalmıştı.(Derelerimizin özgürlük tutkusu biraz da ondan mıdır!)
Anama kitabın konusu anlattım: Memet, Hatçe’yi alıp dağa çıkmış,direniyordu…
Akşam amcamlara gitmiştim. Gece eve döndüğümde mutfağın ışığı hala yanıyordu, merak ettim; çünkü,üç küçük kardeşim ve anam soğuk kış gecelerinde o saatte çoktan yatmış olurlardı. Eve geldiğimde anamı, sönmüş sobanın arkasında kitabı okurken buldum. Kitabı benden önce bitirmiş, çok etkilenmişti:“ Merak ettim sonunu…”dedi.
İnce Memetler, bu diyarları terk etti; Abdi Ağalar,Deli Durdular,Kalaycı Osmanlar…ise şehirlere indiler.İnşaatlarda, madenlerde,tersanelerde hala, marabaların kanını emmeye, onar onar,yüzer yüzer,canlarını almaya devam ediyorlar.
Beş yaşında yetim kalmış, ortaokulu dahi bitirememiş;”dikenlerden” edebiyatımızın en şiirsel romanlarını yaratmıştır Yaşar Kemal.
Şimdi her şey “Demirciler Çarşısı Cinayeti” girişinde yazdığı gibi:
“O iyi insanlar,
O güzel atlara binip çekip gittiler;
Demirin tuncuna,
İnsanın piçine kaldık…”