İki yıl önce mahalledeki çocukların elinde iki kedi yavrusu, elden ele geziyordu. Gözleri yeni açılmış mavi mavi bakıyordu.
Önce çok kızdım hemen annelerinin yanına bırakılmasını istedim, fakat kimsesiz bebek gibi sokağa terk edilmiş iki can; çocukların mutluluk kaynağı olmuştu.
Biliyordum ziyan olacak ya köpekler parçalayacak ya da bir aracın altında kalacaklardı, tıpkı bir ağacın kurumuş dalı gibi incecikti bedenleri belli ki uzun süre aç kalmışlardı.

Sahiplenmek gibi bir niyetim yoktu bana göre bahçemizde yaşayabilirlerdi ve orada büyüyebilirlerdi. Kızımın ısrarı üzerine her ikisini evimize aldık. Alışmak beni korkutuyordu çocukken çok kedilerim oldu ve onlar için çok gözyaşı döktüm zor oluyordu kaybetmek, ayrılmak. Anneme kedileri sevmesi için ayetlerden örnekler veriyordum çok mücadelem oldu geçmişte.
İlk olarak aşılarını yaptırdık, kimlikleri çıktı oyuncakları yatakları ne gerekiyorsa sağladık.
Dişi kızımızın adı lucy oğlumuzun adı sisi fakat ben onları kızım ve oğlum diye seslenerek sevdiğimden maalesef adlarını öyle benimsediler.
Dişi sakin fakat oğlumuz oldukça sosyal Atakum un fenomen kedisi haline geldi ve herkes tanıyordu adam gibi yürüyordu diyor komşular. Sincap kuyruğu gibi kabarık ve uzun kuyruğu aslan yeleleri gibi tüyleri yemyeşil harika bir görünüşü, herkesi büyülüyordu.
Her insanın farklı karakteri olduğu gibi diğer canlılarda da durum aynıydı. Sıcak kanlı tavırlarıyla başını elimin altına koyup sevdirirdi kendini.
Mama kutusunu renginden tanırdı acıktığında dolabın kapağını patisiyle açıp isterdi. Uyurken sarılıp uyumayı seviyordu oda biliyordu ya da hissediyor olmalıydı sevginin dokunmak olduğunu. Bazı geceler evde kimse olmadığında ve yanı başımda uyurken; büyük adamlar gibi horlardı çok gülüyordum hatta sorun olduğunu düşünüp veterinerine götürdüğümde normal olduğunu söylemişlerdi içim rahatlamıştı. Öyle ya bu herif dedim böyle uyunur. Onun nefesini duymak bile beni mutlu ediyordu. Yanıma geldiğinde devrilip uyuması, konuşması iyi anlaşıyorduk en azından ben onu anlayabiliyordum eminim o da kendince... Eve geç geldiğimizde ona açık bıraktığımız pencereye rağmen bizi merdivende bekler, beraber eve girerdik ve ondan gizlice evden çıktığımızda o çoktan sokakta önümüze çıkmış olurdu ve yola kadar yolcu eder sonra eve dönerdi.

Geçen yaz bir akşam arkadaşım telefondan bana bir fotoğraf gönderdi Bu kediyi tanıyor musun dedi. Tabii bizim oğlumuz, sahilde taşın üzerine çıkmış gemileri izliyor bunu hep yapardı. Ne anlardı bilmiyorum ama seviyordu. Kedi sahibine benzermiş derlerdi.
Birbirimizin huyunu suyunu öğrenmiştik ona terlik gösterdiğimde kızdığımı, biz uyurken odadaki bibloları ve kitapları patisiyle tek tek raflardan attığında onun sokağa gitmek istediğini biliyordum, eğer kalkıp çıkarmadıysak yandık kitaplığın en üstüne çıkıp nokta atışı tam üstümüze atlardı istersen kalkma :) bazen bir bilardo topuyla oynar gibi burnumuzla oynardı patisiyle hiç çalar saate ihtiyacımız olmadı. Bazı yaz geceleri çocuğunu bekler gibi bekliyordum balkonda eve girmesini çünkü başına bir şey gelmesinden çok korkuyordum. Sokağa çıkarmama gibi düşüncem olamazdı dedim ya o sokaklar da dolaşmayı sosyal olmayı ve her yeri keşfetmeyi seviyordu bir canlıyı en çok sevdiği şeyden nasıl vazgeçirebilirsin? Onun doğası buydu ve onu gözardı edemezdim. Evet çok seviyordum, fakat sevmek yaşantıyı zindana çevirmek değildi bana göre.

Tüm sokakları talan edip yaramaz erkek çocuklar gibi yorgun argın eve geldiğinde; hemen derin uykuya dalar ve ben üzerine örtü örtmeyi seviyordum hatta uyanmasın diye fön makinesini elektrik süpürgesini uyanana kadar çalıştırmazdım. İşte böyle bir sevgi.
Onunla ilgili o kadar çok anımız var ki !

Biliyorum, bazı insanlara bunlar çok saçma ve komik gelebilir bu onların yüreğindeki sonsuz olan sevgiyi ne kadar paylaştıklarıyla alakalı. Yaşamda her canlının birbirine ihtiyacı var ve bu dünyayı ortak kullanıyoruz. Herkes yüreğinde ne taşıyorsa onu sunar hayata.
Evet, bu satırları neden yazdım. Yaklaşık iki hafta önce nöbet çıkışı koltuğa uzanmış dinlenirken sisi yanıma uzanıp yüzünü yüzüme yaslayıp uyumuştu ve kızıma ben bu kediyi çok seviyorum bir şey olursa çok üzülürüm demiştim yaklaşık iki hafta önce ne oldu bilmiyoruz artık eve gelmiyor. Biri çok yakışıklı diye alıp götürmüş olmalı öyle umut ediyorum. Nisan ayında bir ölüm çeltiğini atmak istemiyorum hayat defterime.
Ve bir gün gelecek belki yıldızlara bakarak belki de denizdeki gemileri izlemek için sahile kaçtığında.
Onu çok özlüyorum.


Rahmetli annem sürekli kuşlara yem atardı ve bahçemizde kuşlar için koyduğu yem kutuları vardı onların içi hiç boş kalmazdı. Cenazesinin olduğu gün, tabutu evimizin önünde beklerken yüzlerce kuş kapımızın önündeki ağaçların dallarını doldurdu ve helallik alınıp naaşı olduğu yerden kaldırıp götürmeye başladıkları anda o kuşların hepsi bir anda havalandı herkes çok şaşırdı adeta şok olmuşlardı. Beslediği yabani kuşlar, onu yolcu etmeye gelmişlerdi. Nur içinde yat anneciğim.