21 Haziran’da, hepimizin bildiği üzere hem Babalar Günü hem de mevsimsel olarak da en uzun günü idrak ettik. Babalar Günü vesilesi ile hemen hemen tüm şirketler, değişik şekillerde kampanyalar düzenledi. Özellikle erkek giyim markaları kampanyalarını daha da farklılaştırdı. Sosyal medyada herkes babası ile alakalı mesajlar yayınladı. Herkes babasını ne kadar sevdiğini ve özlediğini ifade etti. Ben de tüm babaların, baba adaylarının Babalar Günü’nü en içten dileklerim ile kutluyorum.
Ben konuya daha farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Babalar ve çocukları üzerinde durmak istiyorum.
İş dünyasında babalar işlerinin başına çocuklarını bırakmak ister. Bu yüzden çocuklarının en iyi şekilde eğitim alması için tüm fedakârlığı gösterir. Bu uğurda çocuklarını gerek yurt içinde gerekse yurtdışında öğrenim görmek üzere ciddi maliyetlere katlanır.
Çocuklar okulu bitirir bitirmez de hemen işin başına geçer. Baba “evladımı en güzel şekilde eğittim. Hadi bakalım işin başına” diye kendince haklı bir düşüncesi vardır. Bu konuda da haklı bir gurura sahiptir.
Babanın bu düşüncesi, son derece haklıdır. Ancak bu zamana kadar gördüğüm fotoğraflardan bir tanesi maalesef okulu bitirip hemen işin başına geçen evlatların şirketlere yarar yerine zarar verdiği olmuştur.
Evlatlar okulda öğrendikleri bilgileri hemen işyerine uygulamak, farklılık yaratmak ve babasının kendisi için harcamış olduğu paranın boşa gitmediğini göstermek istemektedir. Bu arada evlatların unuttukları gerçek ise iş dünyasının kendisine göre kuralları olduğu ve okulda öğrenilen her şeyin birebir aynısının gerçek hayatta karşısına çıkmayacağıdır.
Fakültede okurken staj yapmak için amcamın yanına gitmiştim. Amcam da beni bankaya gönderdi ve çeki tahsil etmemi istedi. Ben de severek gittim. Çeki tahsil etmeye gittiğimde ciro ile ilgili olarak bir sorun ortaya çıktı. Ben de okulda öğretildiği gibi cironun hukuksal olarak tüm türlerini saydım. Tahsil ile ilgilenen kişi “bana bak çocuk. Şu çeke adını soyadını adresini yaz imzanı at ve git buradan” dedi. O zaman ikinci sınıf öğrencisi iken hayatındaki en önemli derslerden birisini aldım. Fakültede okutulan ile reel hayat birbirinden farklıdır.
İşadamlarına buradan bir çağrı yapıyorum. Çocuklarınızı lütfen okurken farklı şirketlerde staj yapmasını sağlayın. Okulları bittikten sonra da en az 2 yıl büyük şehirlerde firmalarda çalışmalarını sağlayın. Bu şekilde yaparak evlatlarınızın birçok şeyi anlamasını ve algılamasını sağlarsınız. Babalar bu süre size uzun gelebilir ama geleceğiniz için 2 yıl hiç de uzun bir süre değildir.
Tecrübe edindikten sonra işin başına geçenlerin ne kadar başarılı olduklarını görüyoruz. Çünkü bu süre zarfında kendi sektöründe işi öğreniyor. Ayrıca insan ilişkileri başta olmak üzere karar alma becerilerinin de gelişmesine neden oluyor.
İnsanoğlu hata yapabilir ancak aynı hatayı iki kez yapmamak lazım. Birinci çocukta bu hatayı yapan işadamları bu kez ikinci çocukta da maalesef aynı hatayı yapabiliyor.
Lütfen bu çocukları tecrübeli genel müdürlerin yanlarında bir şeyler öğrenmesini, yapılan eğitim faaliyetleri ile de çocuklarınızın ufkunu açmayı ve tecrübeli işadamları ile de biraraya getirerek de yapılan hatalar karşısından nasıl davranılması gerektiğini ve başarı/başarısızlık hikâyeleri ile biraraya gelmelerini sağlayın. Diğer türlü işi öğrenene kadar sürekli olarak hatalı karar alabiliyorlar. İş dünyasında da hepimizin bildiği gibi alınan yanlış kararların maliyetleri pazar kaybı, ciro kaybı veya zarar şeklinde olabiliyor.
Çok şey bildiğini düşünen ama bilmeyen, ahmak şeytan diye tabir edebileceğimiz insanların evlatlarınızı yanlış yönlendirmesine izin vermeyin.
Dede işi başlatır, oğul büyütür torun ise batırır. Bu kuralı lütfen bozalım.