Açılım süreci ile ilgili olarak, birçok kararlar alındı ve dağa çıkmış olan teröristlerin normal hayata geçebilmeleri için gerekli birçok hususlar hükümet tarafından yapıldı. Yalnız, Kürt tarafının bu açılım sürecinin en önemli maddesi olan silahların bırakılması ve teröristlerin Türkiye yi terk etme hususlarını yerine getirmediğini gördük. Hatta, Kandil den yapılan açıklamada, çözüm sürecinin kesintiye uğraması sebebi ile, PKK lıların Türkiye ye geçmeleri için emri verildiği açıklaması yapıldı. PKK lılar zaten çekilmemişlerdi. Bu ifade, Türkiye deki varlıklarının mazereti şeklinde ortaya konulan yalan bir bahane olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer bir anlaşma yapılıyor ise her iki taraf da bu içerikteki hususlara mutlaka uymaları gerekir. Çok defa söylenen, çözüm süreci için PKK güçlerinin çekilmesine gerek olmadığının açıklanmasının sebebi aba altından sopa göstermek ile ilgilidir. Hani çözüm sürecine geçince analar ağlamayacaktı. O zaman da yazmıştım. PKK iki sebepten dolayı silah bırakmaz. Bunlardan birincisi varlıklarının en önemli sebebi silahtır ve hep demokrasiden bahsetmekle beraber, silahsız demokrasiyi kabul etmeleri mümkün değildir. İkinci sebep ise, isteklerinin kabulü için başvurdukları tek yol yine silahtır. 6-7 Eylül olayları ve bunu takip eden 3 askerin şehit edilmesindeki anlayış, bu sebeplerin doğruluğunu ortaya koymakta ve zımnen her zaman bir varız demektedirler.
Şimdi de çözüm sürecini tahlil edelim: Çözüm sürecinin bir tarafında, Türkiye var. Diğer tarafında ise kimler var? Sırası ile bunları verelim: Diğer tarafta, PKK nın temsilcisi durumunda olan Kandil; bir diğer tarafta ise Abdullah Öcalan olduğu gibi, ilâveten Türkiye deki Kürt partileri bulunmaktadır. Tabiatıyla yasal ve yasal olmayan bu grupların içinde de değişik klikler ve anlayışlar var. Şimdi, düşünelim; kiminle çözüm süreci üzerinde konuşulacak? Öncelikle bunun açıklığa çıkarılması gerekir. Bundan kaynaklanan fikir ayrılıkların ortaya koyduğu, 6-7 Eylül olayları, askerlerimizin şehit edilmesi ve Güneydoğu daki kamu düzenini bozucu, özerklik hususları ortaya çıkmaktadır. Müteaddit kere yazdım: A. Öcalan, Kürtlerin lideri durumunda değildir ve onun sözü geçmemektedir. Onu Kürt hareketinin karar organı olarak değil, sözde bu hareketin idolü olarak lanse etmektedirler ve kimileri kendi söylemek istediklerini onun ağzından, onun sözü imiş gibi nakletmektedirler. Burada çözüm süreci için gerçekten müracaat mercii bulunmamakta ve hükümetin kararları ise beğenilmektedir. Açıkça ifade etmek gerekir ise her kafadan çıkan isteklere de cevap vermek mümkün değildir. Ayrıca, TBMM de bulunan Kürt vekiller, yasal olarak bulunmaları sebebi ile muhatap olarak kabul edilmelidir. Elbette, buna da birçoklarının itirazları var. O zaman kim muhatap olarak alınacak bunun belirlenmesi gerekir.
Son yapılan beyanlara bakarsanız, Kürt tarafı çözüm sürecinin bittiğini açıklamasına rağmen; Hükümetimiz bu hususta kararlı olduğunu ortaya koymaktadır. Yalnız, elbette karşılıklı oturup konuşmak için bu hususta kararlı tek bir merci nin olması gereği ortadadır. Alınan kararların ortada kalmasının en önemli sebebi ise budur. Onun için başından beri üzerinde durduğum gibi, yasal olmayan gruplarla anlaşma yapmanız mümkün değildir. Çünkü, onların mevcudiyetleri yasal zemine oturmadığı için, Osmanlı dönemindeki yeniçeriler gibi isteriz, önde saman arabası var dan öte bir davranışları yoktur. Ağızlarında, demokrasi sözü düşmemekle birlikte, demokratik özerlikten kastettikleri ise tamamen federasyondur ve giderek de Kuzey Irak Kürt yönetimi ile entegrasyonu düşünmektedirler. Yani, Büyük Ortadoğu projesinin uygulanması en önemli arzularıdır. Bu hususta, Batı ve ABD de hem fikirdir. Zira bu oluşum ise, Ortadoğu’daki büyük İsrail projesine uygundur. Ortadoğu’daki olumsuzlukların temelinde yatan husus ise tamamen budur. Bunun gerçekleşmesi için de, Müslümanlar arasına nifak tohumları ekerek birbirlerini kırdırmak ve bunun gerçekleşmesini ise kenardan seyretmek gerekmektedir. Ama, hala akıllarını başlarına toplayamayan Ortadoğu daki Müslümanlar buna hizmet etmektedirler. Elbette, IŞİD projesi de bunun bir parçasıdır. Müslümanların akıllarını başlarına toplamaları beyhude herhalde, Allah tan onlara akıl fikir diler, saygılarımı sunarım.