Acılarını ne derece paylaşabileceğimizi, duygularıyla nasıl bütünleşebileceğimizi bilemesek de tüm varlığımızla yanlarında olmanın gereğini ve şuurunu yaptığımız ziyaretle idrak edebilmiştik.
Klasikleşmiş diğer ziyaretlerin dışında, bu bayramda onlarla birlikteydik.
İnsanı hüzne boğan, bir o kadar da ayakta kalma direnci sağlayan beraberlikti.
Elleri öpülecek, hatırı sorulacak, dizinin dibinde oturulacak o kadar çok anne var ki...
Toplumda kendilerine muhabbetle açılmış bir kol arayan, hatırlanmak ve anlaşılmak isteyenlerin olduğunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Memnuniyetlerinin nasıl yüzlerini aydınlattığını görebilmenin tek yolu onlarla kucaklaşmaktı.
Dokuz ay karnında taşıdığı yavrusunun genç yaşında ellerinden kayıp gitmesine engel olamayan şehit anneleri ve aileleriyle buluşmamız, farklı bakış açısı kazandırdı bize.
Sıcak bir atmosfer oluşturmaya çalıştıkları evlerinde sarıldık birbirimize.
Her acının insan hayatında derin izleri ve etkileri var mutlaka.
Duyduğumuzda hüzünlenip bir süre sonra unuttuğumuz; onların ise adeta dostluk kurduğu acıları anlama adına bir empatiydi ziyaretimiz aynı zamanda.
Ateş düştüğü yeri yakar! çıplak gerçeğine rağmen, düştüğü yerdeki yangını söndüremesek de bir damla serinlik salabilir miydik yüreklerine?
O ateşe dökebileceğimiz suyumuz var mıydı?
Her şeyin normal seyrettiği ve her sıradan insan gibi umutlarla sürdüregeldikleri yaşamlarında içlerini kor gibi yakan yara ile baş başalar bugün.
Şehit annelerinin bayramları nasıl kutlanırdı ki? Gittikleri şehitlikte merhum yavrularının ruhaniyetiyle bayramlaşan o anneler, kimleri yanında istemez ki...
Tesellileri hakikaten zordu. Kendi annemizin elini öptükten sonra bayram sabahının erken saatlerinde kapısını çaldığımız o annenin acısına ne kadar derman olduk bilemiyoruz. Yaptığı sarmayı ikram ısrarı, belki de uzun zamandır hasretini çektiği annelik duygularını canlandırma gayretiydi.
Onlar elbette bizlerin de annesi...
En az bizi doğuran analarımız kadar kendilerine yakın hissettik kendimizi. Bu ziyaretimizi tanışma kabul edip devamını beklediğini söylemesi; dinmeyen acılarının paylaşılmasının dışında, yapmamız gereken görevlerimizin hatırlatılmasıydı aslında.
Şehitlerimize ve arkalarından gözyaşı döken annelerimize ne kadar çok şey borçluyuz!..
Üzerimizdeki haklarını nasıl ödeyebiliriz, bilemiyorum.
Bu topraklarda özgürce nefes alan herkesi ilgilendiriyor, o makam. Şehitlerimizden dökülen kan, annelerinden süzülen gözyaşı değil mi, dalgalanan bayrağımızın gölgesinde özgürce yaşamamızın ve çocuklarımızı rahatlık içinde büyütüyor olmamızın bedeli?
O annemiz ve ailesiyle yaptığımız sohbetin devamı haftaya bu köşede.