Manevi değerleriyle fakir, paralarıyla zengin olan birtakım sonradan görmelere has haller; ahlaklı insanlar için görüntü kirliliğinden başka anlam taşımıyor...

Onlar da biliyor kendilerini aslında...

Zaten toplumda karşılıkları olmadığı için kendileri gibilerle içinde asla samimiyet olmayan sahte dostluklar kuruyorlar ya!.....

Nereden nereye geldiklerini unutan bu zavallılara bir gün gelir, birileri çıkar ne olduklarını hatırlatır...

Elbette, Allah'ın da bir hesabı var!..

Yazarı bilinmeyen bu öykü işte böyle bir şey!..

* * *

Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkar. "Öldüğüm geceyi, kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet eder. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırırlar. Kimse çıkmamıştır. Nihayet bir hamal, "Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum" diye düşünerek kabul eder…

Hamal, vefat eden zengin ile birlikte defnedilir. Sorgu sual melekleri gelir. Bakarlar ki, kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" derler ve hamalı sorgulamaya çekerler.

"O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?" Sabaha kadar sorgu sual devam eder ama adamın hesabı bitmemiştir. Sabahleyin kabirden çıkar.

Zenginin yakınları, kabir başındadır. "Tamam, servetin yarısı senin' derler...

"Aman" der hamal, "İstemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?"...

* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...