Haber Gazetesi Web TV'de yayımlanan Kent Gündemi programında Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdem Erol'un sorularını cevaplayan Mimarlar Odası Samsun şube Başkanı İshak Memişoğlu çarpıcı açıklamalarda bulundu. Memişoğlu, Çarşamba'daki biyokütle enerji santralinin bazı medya kuruluşlarıyla aracılığıyla Samsun'a sahip çıktıkları, Samsun halkının yararına sahip çıktıkları ve santrale karşı mücadele verdikleri için kara propaganda çalışması başlattıklarını ama Samsunlunun, kimin kimin yanında ve ne için yanında olduğunu çok iyi bildiğini söyledi. Memişoğlu, bazı medya organlarının kentteki yanlışlıklardan birini ön plana çıkarırken, diğerini gizlemeye çalışmalarını ise anlamadığını ifade etti.

   VEBALİ ONLARIN
Memişoğlu, biyokütle enerji santralinde hukuki sürecin devam ettiğin, 'ÇED Gerekli Değildir' kararının iptal edilmesinin ardından santrale çakılan her çivinin kanunsuzluğun devam ettiğinin göstergesi olduğunu, yapılanlardan edindiği izlenime göre santrali her ne pahasına olursa olsun açmak için çaba sarfedenlerin olduğunu belirterek, "Orada çakılan her çivi buradaki sorumluların günahıdır, vebalidir. O sorumlularda kesinlikle yerel yöneticilerimiz. Bu noktada kenti yöneten kentin valisi, kentin büyükşehir belediye başkanı ve oradaki yerel belediye başkanı kesinlikle sorumlu" dedi.

   BAŞKAN DEMİRTAŞ YANLIŞ YÖNLENDİRİLİYOR
Memişoğlu, İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş'ın yanlış yönlendirildiğini, Büyük Anadolu Hastanesi binası ve Evkur binasında bunların çok net görüldüğünü ifade etti. Memişoğlu, Evkur'da bazı düzeltmeler yapıldığını, inşaatın devam ettiğini, şuan için mahkemeye gitmenin sonuç getirmeyeceğini belirterek, sürecin takipçisi olduklarını ifade etti.

   ANAYASAL GÖREVİMİZ
Memişoğlu Kent Gündemi programında şu açıklamalarda bulundu: "Çarşamba'ya kurulmakta olan Biyokütle Enerji Santrali'yle ilgili Oltan Köleoğlu Enerji Grubu'nun algı operasyonu yapmaya çalıştığını belerten İshak Memişoğlu, "TMMOB bünyesindeki odalar kendi illerinde uzmanı olduğu konularla ilgili çalışmalar yapıyor. Zira bu bir Anayasa'nın bize yüklemiş olduğu bir sorumluluk. Meslek alanlarımıza dair konularda kamu yararına aykırı gördüğümüz hususlar tespit edilmesi ortaya konulması ve bunların giderilmesi noktasında çalışmalar yapılması hususunda ülkenin dört bir yanında tüm TMMOB birimleri çalışıyor. Biz de kendi özelimizde bölgemize ait sorunları tespit edip onları ortaya koymak adına çalışmalar yapıyoruz."

   OVAYA SANAYİ OLMADI SANTRAL KOYDULAR
Samsun'da önemli bir ova var ve pandemi dönemi de gösterdi ki stratejik öneme sahip. Enerji de önemli ama gıda çok daha önemli. Dolasıyla bu kadar değeri olan bir alanın sanayi tesisleriyle kirletilmesi endişesini biz öteden beri taşıyoruz. Bundan bir kaç yıl önce Samsun Valiliği'nin yaptığı sektörler toplantısı vardı. Buraya meslek örgütleri ve sivil toplum örgütleri de çağrılırken O toplantıya biz davet edilmemiştik. Sadece sanayiye dair temsilciler ve onların kurumları davet edilmişti. Burada Yeşilırmak havzasının batısındaki bölümün ve Karadeniz otoyolunun altında kalan bölümünün sanayiye açılıp açılamayacağı tartışmaya açıldı. Bu bizde ciddi endişe uyandırdı ve bizim bir şeyler yapmamız gerektiği noktasında kamuoyu ile de paylaştık. Bunun çarşamba ovasındaki tarımın sonu anlamına geleceği böyle bir düşüncenin aslında gündeme bile getirilmemesi gerektiğini ortaya koyduk. Daha sonra tarım bakanlığından yapılan açıklamada böyle bir şeyin gündemde olmadığı söylendi. Ancak Samsun'daki bu anlamda faaliyet gösteren kurumlar, bu istek ve taleplerinden vazgeçmediler. Bunun hemen akabinde biyokütle enerji tesisinin getirilip Çarşamba'da kurulmak istenmesini biz çok büyük şaşkınlıkla karşıladık. Tabi çok enteresandır bu kentte yaşayan insanların ve bu kentin içerisinde bulunan dinamiklerinin hiç birisinin bilgisi dahilinde olmadan gizli kapaklı bir biçimde tepeden inme bütün süreçleri tamamlanmış olarak getirildi ve oraya konuldu.

   DEPO İZNİ ALDILAR
Sonuçta biz yaptığımız inceleme neticesinde ki, bu incelemeyi kendi alanında uzman olan kuruluşlar tarafından yapıldı. Ben bulunduğum konum itibariyle öncelikle Mimarlar Odası Başkanı olarak Plan tarafıyla ilgili olarak incelemeye aldık. Mimarlar Odasının yanı sıra Türk Mimar ve Mühendisleri Birliği'nin il koordinasyon kurulu sekreterliğini de yürüttüğüm için diğer odalarımızın da bu noktadaki görüşlerine başvurduk. Çevre mühendislerimizin görüşlerini aldık, özellikle ve özellikle kimya mühendisleri odamızın çok geniş kapsamlı bir raporunu aldık. Bununla ilgili diğer fikir sahibi olabilecek odaları da devreye soktuk. Yine aynı zamanda dönem koordinatörlüğünü yürüttüğüm Samsun Akademik Odalar Birlikteliğine taşıdık konuyu. Samsun akademik Odalar Birlikteliği, TMMOB odalarıyla yaptığı ortak çalışma sonrasında çok kapsamlı bir rapor hazırladı ve kamuoyuna sundu. Burada yaşanabilecek olumsuzluklar tek tek tarif edildi. Burada gözlemlediğimiz olay şu, bu konu kamuoyundan mümkün olduğu kadar kaçırılmaya çalışıldığı gibi aynı zamanda da buradaki sürecin işlemesi için hukuki süreçlerin de dolambaçlı yollardan götürüldüğünü gördük. Mesela fabrikanın kurulacağı arazi için depo ruhsatı alınarak fabrika inşaatına başlandı.

   ÇARŞAMBA BELEDİYESİ ALET OLDU
Çünkü o dönemde orası plansız alanlara tabi olduğu ve planlara işlenmediği için, plansız alanda da böyle bir yapı yapılamayacağı için orası plansız alanlarda yapılabilecek yapı olarak görülen depo adı altında düpedüz bir fabrika projesini onaylattılar. Çarşamba Belediyesi de maalesef bu konuya alet oldu. Bu noktada Çarşamba Belediyesi'nin en ufak bir sorgulama dahi yapmaksızın önlerine konulan bu hadiseyi kabullenmek zorunda kaldılar. Savunmalarında da "Biz çok fazla bu işe müdahil olmadık, önümüze proje geldi, projeyi onayladık" diyor. Böyle bir savunma olabilir mi?

   İMAR VE PLANLAR BİZİM UZMANLIK ALANIMIZ
Biz bu konuya tamamen kamu yararı açısından baktık. Bunu incelediğimiz zaman buradaki halkın göreceği zarar, tarım istihdamından kaynaklanan kayıpları, buradaki tarımın göreceği zarardan dolayı ülke ekonomisinin göreceği zararları üst üste koyduğumuz zaman burada yapılmak istenen enerji tesisi elbette ülke ekonomisine bir katkı yapacaktır, ama biz burada böyle bir değer yaratırken var olan doğal değerlerimizi de yok etmenin bir anlamı yok. Biz de bu noktada bir direnişe geçtik. Bizim önceliğimiz, halkın hassasiyetlerini önceleyip, biz teknik anlamda o hassasiyet ve direnişi hukuki olarak beslemekti. Biz mimarlar Odası olarak oradaki yurttaşları da alarak bir dava açtık. Çünkü bizim alanımıza giren bir konuydu. Biz 1/5000 ve 1/1000'lik planlara ve ruhsatın iptaline yönelik dava açtık. Bununla ilgili de bir yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Tabi dava devam ederken o yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı ama dava devam ediyor. Onun dışında orada yurttaşların açmış olduğu 2 dava daha var, onlarda da bir kere ÇED gerekli değildir kararı iptal edildi.

   ENTERESAN İŞLERLE KARŞILAŞTIK
Bu şu demektir, "böyle bir tesisi açabilmek için ÇED raporu almanız lazım. Tesisin ÇED'i de yoksa derhal durdurulması gerekiyor idi. Tabi biz planlarla ruhsatla ilgili açtığımız davalarda alınan yürütmeyi durdurma kararı esnasında orada çok enteresan işlerle karşılaştık. İşte Çarşamba Belediyesi'nin usulen yaptığı, yapmış gibi mühürleme yapması çok komikti. Çarşamba Belediyesi'nin prestiji açısından da çok önemli bir göstergeydi. Hiç bir şey bilmiyorlar gibi mührün nerede olduğunu göremedik. İçeride hiç bir hareketin olmaması gerekiyor. Bizim ısrarlı duruşumuzun neticesinde; Kaymakam bey biz basın açıklaması yapmaya hazırlanırken bundan vazgeçirmek için çağırdığında, biz basın açıklamamızı yapmak istediğimizi ifade ettik, o da demokratik hakkınızdır yapabilirsiniz dedi. O esnada Kaymakam Bey "bana da ÇED gerekli değildir ile ilgili Valilikten yazı geldi, gereğini yapın diye. Biz de süresi içerisinde gerekeni yapacağız" dedi. Bu süresi içerisindeki lafı aslında, bu süreyi karşı tarafa tanıyacağız demektir. Bu noktada biz özellikle bürokrasiden kamu yararına davranmalarını bekliyoruz. Sermaye yararına değil, halkın, kamunun yararına davranışlar bekliyoruz. Tabi bizim ısrarımız üzerine mühürlemeler yapıldı ama hala bir şekilde giriş çıkışların olduğunu duyuyoruz. O sanayi tesisinin her ne olursa olsun hukuk, idari yöntemler her ne olursa olsun bu tesisi açıklarına dair işaretler var ama bu hukuk devletinde olmaması gereken şeyler. Burada halkın kendini yöneten insanlara bakış açısı, saygısı ve güveni de zedeleniyor. Şahsen benim o bölgede görev yapan jandarmaya karşı güvenim zedelenmiştir. Jandarma kerhen görev yapmıştır. Yani orada vatandaşın ihbarı üzerine hemen müdahale etmemiştir. Kaymakamlıktan talimat beklemiştir, kaymakamın gözüne bakmıştır, valinin gözüne bakmıştır. Bu şekilde olmaz, orada bir vaka varsa yetkilendirilmiş olan kolluk kuvvetleri buna müdahale etmeleri gerekirdi ama biz bunu göremedik. Bu da tabi kurumlara olan güvenimizi sarsıyor.

   MÜCADELEMİZİ ETKİSİZLEŞTİRMEK, İTİBARSIZLAŞTIRMAK İSTİYORLAR
Gelinen noktada yatırımcı kurum, bazı basın yayın organları aracılığıyla bizim yapmış olduğumuz mücadeleyi etkisizleştirmek, itibarsızlaştırmak adına bir takım çalışmalarda bulunmuştur. Ama kamuoyu bunun takdiri zaten gösteriyor. Burada halk var, burada halkın yanında olan TMMOB var, onunla birlikte demokratik kitle örgütleri, çevre örgütleri, Samçep var, baro var. Bunlar kamu adına görev yapan kuruluşlar. bunların istediği şey, oradaki doğal mirasın koruması ve oluşabilecek olası tehlikelere karşı korunması. Ama öbür taraftan bunu tehlikeli boyutlara kadar, hatta devlet düşmanlığına kadar taşıdılar. Burada maalesef ve maalesef bazı basın kuruluşları alarak köşe yazılarına taşıdılar. Konu ederek burada taraf oldular. Tabi değerli kamuoyu bunun takdirini yapıyor. Bir tarafta halkın yanında olan TMMOB, diğer tarafta yatırımcının yanında olan bir takım kişiler. Bunu sorguladığımızda bunların cevabını bulmak çok kolay. Hatta ve hatta yaptığımız işin siyaset olduğu söylendi. Başka örnekler verilerek şunları şunları yapıyorsunuz tamam iyi de bu ne alaka dediler. Yani orada yaptığımız mücadelede yetkisiz olduğumuz anlamında şeyler söylendi.

   GAZETECİNİN SÖZ HAKKI VAR, UZMANLARIN YOK MU?
Ben çok merak ediyorum; Mühendislikle, mimarlıkla hiç alakası olmayan insanların bilimle alakası olmayan insanların bu anlamda söz söyleme hakkını kendinde görürken, 35 yıllık bir mimar olarak benim ve mimarlar odası gibi toplum nezdinde oldukça yüksek bir itibarı olan bir kurumun şube başkanı olarak benim söz söyleme hakkın olmuyor, yani söz söylediğim yerde planlarla ilgili, ruhsatla ilgili; fakat burada bahsettiğim işlerle uzaktan yakından alakası olmayan bir takım kişilerin, bir takım gazetecilerin söz hakkı oluyor, bunu anlamak, kavramak mümkün değil. Bir de bizi de bir kenara bırakın, kimya mühendisleri odası başkanı da mı laf söylemesin. Kimya mühendisleri Odası Başkanı burada çıkacak emisyon hakkında, gaz hakkında, kül hakkında insan sağlığı üzerinde yaratacağı etkiler hakkında bir şeyler söylüyor. 'Efendim biz bunları söylememeliymişiz, kendi işimize bakmalıymışız, bizim işimiz bu zaten bilim adına konuşmak.

   BİRİNİ YAZARKEN DİĞERİNİ SAKLAMAYA ÇALIŞIYORLAR
Bir de dikkatimi çeken bir husus var; Mesela şöyle bir şey oluyor; Diyor ki, "City Mall'daki mücadelesini takdirle karşılıyoruz" diyor. "Citymall ve Evkur'daki mücadelesini demiyor. Öbürü de diyor ki, "Evkur'daki mücadelesini takdirle karşılıyoruz", fakat burada mücadele derken diğerlerini de yan yana koysalar, çok daha objektif olurlar. Çok dikkat çekici bir durum. Bir taraftan birini kamuoyunun önüne atarken, öbürünü gizlemeye çalışmak çabasını ben çok fazla anlamıyorum.

   25 DAVANIN 25'İNİ DE KAZANDIK
Çünkü mimarlar odası ve TMMOB'a bağlı olarak görev yapan odaların hiç birisi mesnetsiz, bilimsel dayanağı ve verileri olmadan konuşmaz. Ki bunun en büyük örneği, benim oda başkanı olarak görevdeki 7'nci yılım. Süre içiresinde açmış olduğumuz 25'e yakın davanın, yani kamu adına, kamu yararı için açtığımız, kurumların yanlış yaptığına dair tespitlerle açtığımız davaların tamamını kazandık. Demek ki bugüne kadar 25 davada da, yani 100'de yüz doğru iş yaptığımızı gösteriyor. Takdiri kamuoyuna bırakıyoruz. Oradaki ibarelerden kimin, kimin yanında yer aldığı; kimin, kimin yanında ne için yer aldığı belli oluyor zaten. Ben halkın yanında yer alan bir insanım, burada halkın yararı için bağırıyorum, çağırıyorum; öte yandan sermayenin yanında yer alan bir kişi beni devlet düşmanlığıyla suçluyor. Böyle bir şey olamaz.

   ÇİVİ ÇAKILMAMASI GEREKİR, VEBALI VALİ VE BAŞKANLARIN
Şuan Biyokütle Enerji Santrali inşaatında bizim açtığımız davadaki yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı ama dava devam ediyor. Diğer davalarda verilen yürütmeyi durdurma kararlarının da kaldırıldığı, kaldırılacağı anlamına gelmiyor. Aslında Buradaki ÇED gerekli değildir kararının kaldırılması oradaki o planları da bağlıyor. Çünkü o karar olmadan orada hiç bir faaliyet başlayamaz anlamına geliyor. Buradaki iki mahkeme kararı da bağlayıcıdır, şuan çivi çakılmaması gerekir. Orada çakılan her çivi buradaki sorumluların günahıdır, vebalidir. O sorumlularda kesinlikle yerel yöneticilerimiz. Bu noktada kenti yöneten kentin valisi, kentin büyükşehir belediye başkanı ve oradaki yerel belediye başkanı kesinlikle sorumlu. Bu işin takibi onlar da olmalı. Yani burada bizim zorumuzla oraya mühür vurulduysa bu devletin prestiji açısından da çok düşündürücü bir durum. Öyle bir şey olamaz. Burada mahkemelerin de hukukun üstünlüğünün korunması için verdikleri kararların uygulanmasında zafiyet gösterenlere karşı suç duyurusunda bulunması gerekiyor. Her kurum kendi üzerine düşen görevini yerine getirmeli.

   EVKUR'DA YANLIŞLAR DÜZELTİLİYOR
Evkur'daki mesele, imar kanunlarına aykırı durumların giderilmesiydi. Fakat devamında imar yönetmeliğindeki bir takım maddeler atlanarak yapı kullanma izin belgesi olmaksızın açılan işyeri gündeme geldi. Oradaki inşaatta yola tecavüz durumu söz konusuydu. Bu tezimizde haklı çıktık, cephe 1,5 metre geri çekildi ve kamuya terk edildi. Burada haklı olduğumuz ortaya çıktı. Firmada hukuka uygunluk göstererek bunu geriye çekti. İşyerinin açık olması bir tarafa mevcut yapıdaki ortak kullanım alanlarının da işyerine çevrildiğini gördük. bu da çok ciddi bir durumda. Bu ortak kullanım alanları bizim her zaman mücadelesini verdiğimiz, bu kenti yaşanmaz hale getiren unsurları olan otopark meselesiydi. Üç kat olması gereken otoparkın ticari alana çevrilmesiydi. Otoparklar kamu mallarıdır, bunları siz ruhsatlandırdıktan sonra artık sizin değil kamunun malı oluyor. Dolasıyla bunu da amacı dışında hiç bir şekilde kullanamıyorsunuz. Yasa bunu tarif etmiş. Burada otoparkların ticarethaneye dönüştürüldüğünü gördük. Bu düzenlemenin bu uygulamanın İlkadım Belediyesi'ndeki bir takım birimlerin dışında yapılması mümkün olamayacağı düşüncesiyle hareket ettik, yine de aynı kanaatdeyiz. Burada zaman zaman gerekçesini bilemediğimiz bir şekilde bazı yatırımcılara, vatandaşa gösterildiğini zannetmediğimiz yaklaşımla yardımcı olunduğunu görüyoruz.

   BAŞKAN NECAATİN DEMİRTAŞ'IN DOĞRU
   YÖNLENDİRİLMEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
Bakıyorsunuz Cumhuriyet Caddesi'ndeki Özel Hastanenin (Büyük Anadolu Hastanesi) inşaatında olanaklar sonuna kadar açılıyor. Yapmış oldukları bütün projeler bütün imar koşullarına aykırı olmasına rağmen patır patır geçiyor. Yapı kullanma izinleri burada olduğu gibi rahatlıkla verilebiliyor. Evkur'da otoparkların ticari alana dönüştürülmüş olması gözden kaçamaz, gözden kaçmış olamaz. Dolayısıyla yaptığımız bütün itirazlar neticesinde, kanunun tanıdığı süreler yatırımcının lehine sonuna kadar kullandırılmak suretiyle bir yerlere kadar geldiler. Ama hukuk yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ardından gidilecek yer kalmadı, Başkan Necattin Demirtaş'a da izah edebilecekler mazeret kalmadı. Ben burada Necattin Demirtaş Başkanın da doğru yönlendirilmediğini düşünüyorum. Tabi en sonunda mühürlemek zorunda kaldılar. Ardından da Pandemi dönemi girdi ve mağaza kapatıldı. Pandemi yasakları bitince mağaza birden bire tekrar açıldı. Bunun nasıl yapıldığını araştırdığımızda binanın mimarı bir plan tadilatı yapıldığını söyledi. Otoparkların işyerine çevrilerek, binanın başka tarafında işyeri olan kısımların da otoparka dönüştürüldüğünü söyledi. Yani işyerinin usule uygun açılması durumunda sorun yaratmıyor gibi görünüyor. Ama oradaki dönüşümün de irdelenmesi gerekiyor, çünkü dönüşüm esnasında oluşturulan yeni ticari alanların yaratacağı otopark ihtiyacı bir hayli fazla. Orada konutlar da var, ticari alanlar da var. İlkadım Belediyesi'ne ben bu talebi ilettim, biz bunları inceleyeceğiz, irdeleyeceğiz.

   BELEDİYENİN YÜK ALTINA GİRECEĞİ ENDİŞESİ VAR
Belediye Başkanı Necattin Demirtaş'la bir araya geldiğimizde kendi pencerelerinden bakışlarını bize anlattılar, oradan baktığınızda onlar da haklı gibi görünüyor. Geçmişten gelen bazı hataların olduğunu, bunları düzeltmeye kalktıklarında belediyenin ciddi yük altına gireceğinden endişe ediyorlar. Bu onların açısından mantıklı görünebilir. Sonuç itibariyle şuan ki işletmenin açılabilme koşulu, kısmı yapı kullanma izin belgesi almak için yapıyı hızlandırdılar. Bunun içinde gazi caddesi ve 19 Mayıs Bulvarı cephelerindeki çalışmaları tamamladılar, iskeleleri kaldırdılar. Arka kısım, sonraya bırakılmış, bu mazur görülebilir bir planlama olabilir. Fakat yapı kullanma izin belgesinde aslolan ortak kullanım alanlarının bitmiş olması gerekiyor. Merdivenleri, asansörler, kapıcı dairesi, ısıtma merkezi ve otoparkların özellikle bitmiş olması gerekiyor. Biz bu noktada yine de belediyedeki yetkililer ve meclis üyesi arkadaşlarla konuştuğumuzda, ortak kullanım alanlarının tamamlanmasıyla ticari faaliyetin başlayabileceği konusunda bir görüş birliğimiz oldu. Fakat baktığımızda ortak alanların hiç birisi bitirilmemiş. Bize göre şu anki konu daha hukuki değil ama Başkan Necattin Demirtaş ve ekibiyle bir araya geldik. Görüşmelerimizde pek fikir birliğine varamadık, çünkü İlkadım Belediyesi "Biz yönetmelikte bir madde bulduk, o maddeye göre açtık" diyor. O maddelerden bir tanesi de imar barışından dolayı yapı kullanma belgesi alan yapılara atfen yapılmış bir düzenleme. Orada da 'ayrıca yapı kullanma izin belgesi aranmaz' diyor. Oysaki o zaten hukuk dişi yapılmış bir şey, imar affıyla da affedilmiş, onun yapı kayıt belgesi yapı kullanma belgesi yerine geçiyor. Bunun bu bina ile örtüştürülmesini ben çok mantıklı bulamadım. Ha kendilerince bunun doğru olduğunu ve buna göre işyeri açılabileceğini iddia ediyorlar, o zaman bu şu demektir, temel atıldığı anda temelin üzerine ticarethane açabilir insanlar. Bu çok tehlikeli kavramlar. Bir madde koymuşlar oraya, onunda işyerini açmışlar. Beni ikna etmediğini söyledim kendilerine. Konuyu hukuka taşıyacağım ama bu süreç bir yıl sürecek. Zaten firma çalışmalarını yürütüyor, 3-5 ay içinde eksik olan taraflarını zaten tamamlayacak. Zaten burada da belediye zaman kazandırmaya çalışıyor.

   BÜYÜKŞEHİR DEVREYE GİRMELİ
Bunun dışında orası büyük bir yapı adeta AVM gibi. 6 bin metrekare, depo katını da koyarsan 8 bin küsur metrekare. Bence burası için Büyükşehir Belediyesi'nin derhal devreye girmesi lazım. Yangına dair yönetmeliğe aykırı durum söz konusu orada. Yangına dair ne tedbir alınmış, itfaiyeden izin alınmış mı, alınmamış mı, bunun sorumluluğunu kim alacak. Orada İlkadım belediyesi bir istihdam yaratmak ve bu manada kentteki ticarete bir katkı sağlamayı düşünüyor olabilir ama bunun arkasında çok farklı sonuçlar da çıkabilir, belediye açısından."