Başka bir yazı kurgulamıştım bugün için.

Bodrum'dan gelen bir telefon üzerine farklı konulara değinmeye karar verdim.

Bir otomobilin çarpıp kaçtığı zavallı bir köpek için yardım istediler benden.

Bodrum Samsun veya Mersin veya Adana veya Ankara.

Türkiye'nin 81 ilinde trafik terörü aynı. Ne fark eder ki?

Çünkü insan her yerde aynı insan. İnsan diye vasıflandırabilirsek elbette.

Gelişmiş ülkeleri mercek altına aldığımızda üst düzeyde olmalarının tek sebebi vardır.

Aldıkları ve verdikleri eğitimin kalitesidir bu elbette.

Bu anlamda en iyi örnekler Japonya ve Finlandiya olmalı.

Onların eğitimleri farklı. Çünkü onlar sevgi, saygı sorumluluk, paylaşmak, üretmek ve hatta ben değil, biz olmayı öğrenerek eğitiliyorlar.

Takım ruhunu biliyorlar.

Beşeri kuralları öğrenen bireyler onlar. Dolayısı ile yaşamın her alanında da başarıyı göğüslüyorlar.

Bu ülkelerin eğitimleri incelenirse, belki kendi başarısızlığımızın nedenlerini öğrenip çözüm üretebiliriz.

Samsun'a döneli üç ay oldu yaklaşık.

Bu üç ay içinde korkunç bir trafik terörünün içinde buldum kendimi.

İki gün önce üşenmedim. Bölge trafik müdürlüğüne gittim.

Bu insanların ana arterlerde yarış pistlerinde imiş gibi araç kullanmalarının niçin engellenemediğini sordum.

Bana bir odanın ortasında duran masayı gösterdiler.

Masanın üzeri dağ gibi zarf ve kağıtlar ile doluydu.

"Bu gördüğünüz kağıtların hepsi sahiplerine iletilecek cezalar" Dedi polis memuru.

Ceza kesmekle hiç bir şekilde sürat yapılmasını engelleyemediklerini yineledi ardından.

Atakum adeta ölüm bölgesi. Çılgın gibi araç kullanıyorlar.

Gecenin veya gündüzün her hangi bir saatinde sonuna kadar açılan müzik.

Alkollü araç kullanma. Kabadayılık, magandalık, küfür, meczupluk.

Akla hayale gelmeyen akrobasiler, çılgınlıklar her an mevcut.

Kabalık ve terbiyesizlik had safhada.

Seyir halinde ve peş peşe giden iki aracın arasında korumaları gereken mesafenin 45 metre olduğunu bilmeyen sürücüler adeta tampon tampona araç kullanıyorlar.

Bu arada sürekli klakson çalarak taciz etmeleri de cabası.

Hele kadın sürücü görünce nerdeyse hepsi Homongolos kesiliyor.

Araçlar üç şerit halinde seyir ederken, kendileri sanki Alp dağlarında imiş gibi altlarındaki süratli araçlarla adeta slalom yapıyorlar.

Bu arada trafik kazaları dışında, vurup kaçtıkları hayvan sayısı korkunç.

Araçlarından inip bakmak hayvanı bir veteriner hekime götürmek gibi bir sorumlulukları yok.

Hayvanı bir çöpmüş gibi bırakıp çekip gidiyorlar.

Çoğu renk körü gibi. Kırmızı ışık, yeşil ışık tınlamıyorlar bile.

Bir de üstüne üstlük araçların camları yasak olmasına karşın siyah film kaplı.

Bunlara dolmuşlar da dahil.

İnsan hayatı ile oynamak ve vurdumduymazlık ve de aymazlıktır bunun adı.

Her gün peş peşe kazalar, ambülanslar, siren sesleri arasında kaldım.

Her evde neredeyse üç araç.

Babası, anası ve mahdumlarının...

Türkiye de en fazla araç sayısı olan illerden biridir Samsun.

Acilen plaka uygulaması yapılmalı Samsun'da.

Haftanın belli günleri çift ve tek rakamlı araçlar olarak ayırım yapılarak, trafiğin

rahatlatılması ve trafik terörünün beli kırılması gerekiyor ivedilikle.

Bütün bunların sadece tek bir nedeni var. Eğitimsizlik

Anlaşılan o ki; cezai yaptırımlar da faydasız.

Parayı bastırıp gene bildiklerini okuyorlar.

İnsanı çekilmez ve geçimsiz yapan unsurlar sevgisizlik ve saygısızlıktır.

Birbirimize düşmanlığımız ise iletişimsizliğimizden kaynaklanmakta.

İletişim, eğitim, saygı, sevgi hepsi bir bütün.

İnsan olmanın, insani durmanın gereği bunlar.

Cezalar asla çözüm değil.

Toplumsal kuralların yok sayıldığı, hukuksuzluğun sadece yasa ve yaptırımlar bazında olmadığını.

Asıl hukukun ve adaletin insanların vicdanında olması gerektiğini öğretelim ve öğrenelim artık.

SOKAKLAR SOĞUK VE ISSIZ

ONLAR İÇİN BİR KALP SEVGİ... BİR KAP YEMEK LÜTFEN