Kaybettiklerimizden biri de budur...

Egolar ve onlara bağlı 'dediğim dedik, öttürdüğüm düdük' uygulamaları...

Tarım Meslek Lisesi'nde yaşanan da budur...

Mahkeme kararını verip...

"Okul yerine taşınsın" demiş...

İdare de...

"Mahkeme de kimmiş, biz o okulu yerine taşımıyoruz" uygulamasını hayata geçirmiş...

Gerekçe ise, "Yerine iki okul yapacağız" olarak açıklanmış...

Kimsenin haberi yok...

Milli Eğitim Bakanlığı ve onun buradaki temsilcileri...

Alkış bir karar...

Kendi kendine uygulamaya koymuş...

Adalet mi?

Onun da her zaman olduğu gibi ardına dolanmışlar, olmuş bitmiş!

Yani...

Milli Eğitim Müdürlüğü...

"Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük" deyivermiş...

Öğrencilere de velilere de Samsunlulara da, Danıştay'a da!

***

Sadece bunda değil elbette...

Bir kurumun, o şehirde yaşayan insanlara da...

Uygulamalarını dayatması...

Ne demokrasinin özüne uygun...

Ne de egemenlik anlayışına...

Mesela siyasetçilere şirin gözükmek için...

Onların kadrolaşma çabasıyla, rüyasını gördükleri eğitimdeki değişime...

Eğitim yöneticilerinin bilimden, analizden uzak yaklaşımıyla yürütülen okul dönüşümleri...

Ardından tepki gösteren velilere...

"Gerekiyordu, yaptık" dayatması da...

Bu tür uygulamaların benzerleridir!

***

O nedenle...

Ülkede bürokrasi bu kadar başıboş ve gönüllü yandaş iken...

Yapılan dönüşümler, bilimden, ilimden, analizden yoksun iken...

Ve o yöneticiler, siyasete şirin gözükmek için hak, hukuk, yasa tanımaz...

Hepsinin ardından dolaşacak uygulamalar ararken...

Bu ülkeye başkanlık sistemini getirseniz ne olur...

Parlamenter sistemle devam etseniz...

Teksas kanunlarını koysanız ne olur?

Zihniyet buysa...

Devletin kurumlarını yönetenler...

Kanunun bile arkasından dolaşmak için çaba sarf ediyorsa...

Değişen hiçbir şey olmaz...

Böyle gelir, böyle gider...

Dünya uzayda yaşamanın hesabını yaparken...

Ülkemde, 'hangi kahverengi tona dönüşen dil, zafere ulaşır' uygulamaları devam eder...

Sonra da bunun meşruluğundan başka da bir şey tartışılmaz!