Karşılaştığım ön ayakları olmayan kedinin görüntüleri, düşündürücüydü. Bir yandan hüzünlendirirken diğer yandan alınacak mesajı tam yerinden veriyordu.
Canlılar, tüm engellere, olumsuzluklara rağmen yaşamdan umutlarını koparmıyor.
Tıpkı arka ayaklarıyla ilerlemeye çalışan, hayata tutunan sevimli kedi gibi.
Bedenimizdeki bir eksiklik yaşam standardımız açısından önemli bir engel, ancak hiçbir organımızın değeri de diğerinden üstün değil.
Ellerimiz…
Yaşarken pek de farkında olmadığımız yılların yükünün işaretidir nasırlı ellerimiz...
O ellerde kimileri geleceği okur, kimileri de geçmişin izlerine tanık olur.
Hoyratça kullanılmasına gösterdikleri tepki,bir süre sonra hayatın hengamesinde kaybolur.
Yaşamın akışındaki tempoya teslim olmuş, biz nefes aldıkça görev başındadırlar.
Uzatırız ellerimizi.
Düşmemek, ayakta kalmak…
Son hamleyle hayata tutunmak, tutundurmak…
Ya da sevgimizi gösterebilmek için.
Tehlike anında savunmaya geçerek, bedeni korumaya çalışan yine onlardır. Ayağı takılıp düşen birine uzanırken, bir cankurtarandırlar aynı zamanda.
Peki, ya o parmaklar. Her birinin görevi ayrı; birinin görevini diğeri devralamıyor. Aktivasyonu yüksek ellerin, beyinden gelen komutlara direnme lüksü asla yoktur. Adeta otomatiğe bağlanmışçasına görevlerini yaparlar.
Özveride sınır tanımazlar; ama yaptıkları sahiplerince pek de fark edilmez sanki. Bir organ olarak vücudun en çok ihmal edilen parçalarıdır adeta eller.
Eksikliğini nerede hissederiz; ellerden mahrum kalanları gözlemlediğimizde.
Yaşama katkı anında kıymetinin farkında olmadığımız ellerimizin yokluğunu düşünelim bir an. Yemeğimizi yerken, çorap giyerken, yazı yazarken, araç kullanırken…
Yaşamadan hissedilmeyen duyguya duygudaşlık yapabiliyor muyuz?
Karşı tarafla fiziksel temasta da ilk görev ellerdedir.
Çocuğun başını okşarken, selamlaşırken, kucaklaşırken, vedalaşırken…
Farkında değiliz herhalde tarifsiz rollerinden.
Eller bizi hayata tutunduran organımız.
Sahip olduğumuz bu varlıklarımızın ne kadar farkındayız?
Vücudumuzun her tarafı farklı zenginliklerle dolu iken
Bizler ararız zenginliği hep başka yerlerde…