Yolculuk Tokat'ın Turhal İlçesi Üçyol Köyü'ne.
"Sora sora Bağdat bulunur" desek de tırmanmaya başlayınca, yanımızdaki İrem'in babasının değerini daha iyi anladık.
Üçyol Köyü İlkokulu üçüncü sınıf öğrencisi İrem, tedavileri için Samsun'da bir yıl kalmışlardı. Onun vesilesiyle hazırlanan bir minibüs dolu yüz yirmi beş öğrencinin giysi teslimi, görünen o ki okulun kapanış saatine denk gelecekti.
Serpil Hanım sağ olsun, o kadar ince, detaylı hazırlamış ki yok yoktu kolilerde…
Ayakkabıdan monta, bottan kazağa, çoraptan bereye kadar...
Turhal'dan ayrılıp tırmandıkça, ne bir canlı ne bir yerleşim yeri görüyoruz, bir süre sonra tanıştığımız karlı zemin dönüş açısından endişelendiriyor bizi.
Ve nihayet ilik nakli olan İrem'in köyündeyiz.
Üçyol Köyü'nde köy içinde bayraklarla donatılmış evin, Fırat Kalkanı şehidimiz Uzman Çavuş Halil Gedik'in evi olduğunu öğreniyoruz. Allahım rahmetiyle muamele etsin.
Yeni başlayan tipi altında öğretmenlerimiz bizi karşılarken, minibüs iki katlı okulun bahçesine karlı zeminde zorlanmasına rağmen girmişti.
Önce sınıfında göz göze geliyoruz İrem'le. Enfeksiyondan koruyan maskesini sınıfında takması sevindiriciydi. Arkadaşlarıyla tanışırken gizli sevincini saklamakta mahir olmadığını seziyorum. Bir taraftan bere ve atkılar dağıtılıyor, diğer taraftan giysi dolu koliler okula taşınıyor.
Öğretmenlerimizin bizi ağırlamak istemelerine vaktin yeterli olmadığını ifade ederek, İremlerin evine geçeceğimizi söylüyoruz. Bu arada İrem'in ailesi ve yakınları da okulun bahçesindeler.
Serpil Hanım, anaokulu öğrencilerine kıyafetlerini bizzat giydirip, kalanları öğretmenlere teslim ederken, tipinin endişelendirdiği araç şoförleri yüksek rakımlı yerdeki havanın her an şekil değiştirebileceğini söylüyorlardı.
İremlerin evine girince gördük ki resimlerdeki eski evden eser kalmamış; sağ olsun Serpil Hanım sayesinde ev son derece iyileştirilmiş.
Evin girişinde hamarat teyze saçta ekmek pişiriyordu.
Herkes adeta seferber olmuştu; genç kızlar, amcalar, teyzeler, çocuklar…
Hızla kurulan yer sofrası, gösterilen ilgi ve hazırlıklar mahcup ediyor bizi. Bağdaş kurarak teklifsiz oturuyoruz yer sofrasına. Yöreye has madımak yemeği, ızgara, pilav, tatlı, ayran, çay…
Sofradaki zenginlik, sohbet, bir anda kaynaştırıveriyor hepimizi...
İremlere ait kolilerde içeri taşınırken, biliyoruz ki biz ayrıldıktan sonra çok şeyler konuşulacak.
Ve İrem, 23 Nisan'da ezberleyeceği şiiri bayramda okuyacağı sözünü veriyor.
Bizden de söz istiyor; '23 Nisan'da misafirimizsiniz.'
İnsanların birbirleriyle tanışmaları ve toplumsal sorumluluğun gereklerini, beklentilerin ötesine taşıyan bu güzel tabloda rolü olanları unutamayız.
Samsun-Tokat buluşmasında hepimizi mutlu eden gönül zenginlikleriydi.
Bu zenginliğe büyük katkısı olan Serpil Uzun Hanımefendiye ve yüreği sevgi dolu Anadolu insanımıza çok teşekkür ederiz.