Hayatımız çocuklarımıza endeksli.
Kendimizle ilgili çok şeyden vazgeçiyoruz, ama onların geleceklerinden endişe duymak istemiyoruz. Sıkıntılara göğüs geriyor, çocuklarımızın parmaklarına iğne batsa panikliyoruz.
Onlara dönük sevgimizin sınırı yokken, ülkemizde Atatürk tarafından hediye edilen simgeleşmiş bir günleri ''23Nisan''olduğu için onlar adına seviniyoruz.
Çocuklarını böylesine değerli varlıklar olarak gördüğümüz için takdir edilecek bir milletiz.
Normal yaşam standardı dışında özgürlüklerini yaşayamayan, hayatın nimetlerinden mahrum kalan çocuklar adına da üzülüyoruz.
Önceki hafta çocuklarımız adına düzenlenen "Umuda Renk Kat" etkinliği.
Medical Park ailesine bu anlamlı günden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Umudun mumla arandığı günümüzde, umutların cömertçe dağıtıldığı bir gündü.
Etkinliğe katılan herkesin tebessümlerle yarış edercesine mutlu olduğu bir ortamdı.
Lösemiyi yenmiş çocuklarımız günün başrol oyuncularıydı. Tedavisi sürenlerin ilacı olan çocuklarımız, mavi beyaz renklerin baskın olduğu salonda löseminin yenilebilir olduğunun somut göstergesiydiler.
Farklı aktivitelerin peş peşe sıralandığı etkinlikte, eğlencenin doruğuna ulaşan çocuklar şarkılara tempo tutarken, daha sonra kendilerine ayrılan yerde resim yapma yarışına girdi. Minik yüreklerin baterist olup sergiledikleri ritim gösterileri ise özellikle görülmeye değerdi.
Diğer köşede bulunan LÖSAM kermesimizde ev yapımı ürünler.
Aileler etkinliğe çocuklarıyla beraber gelirken; yaptıkları pasta, börek ve tatlıları kermese taşıyarak, lösemiyle mücadeleye katkıda bir damla olmak için birbirleriyle yarıştı.
O gün, kimileri ürün taşıdı, kimileri saatlerce kermeste çalıştı.
Kolay değil; herkes saatlerce ayaktaydı, yoruldular ama güzel bir iş yapmış olmakla huzur buldular. Gün öylesine mutluluk veren sahnelerle doluydu ki, oraya yolu düşen farklı kuşakları da duygulandırdı.
Seksenine merdiven dayamış, tedavi için hastaneye gelen ve yürümekte zorlanan yaşlı amcamız da onlardan biriydi. Bir anda girdiği kalabalık ortamda, kendisine yer gösterilip eline ikram tabağı uzatıldığında şaşkındı. Hasta taşınan sandalyede tabaktakileri yerken bir yandan da gördüklerini çözmeye çalışıyordu.
Yaşananların ne olduğunu öğrendiğinde zorlukla ayağa kalktı ceplerini karıştırdı. Kısa bir arayış sonunda üzerinden çıkardıklarını kermesteki görevlilere uzattı.
"Evladım güzel şeyler yapıyorsunuz, kusura bakmayın cebimden çıkanlar bunlar" dedi.
Aslında kimsenin ondan böyle bir beklentisi yoktu ama yaşlı amcamız elindekileri bırakmakta kararlıydı. Görevli almamakta, o ise vermekte ısrarlıydı, tek cümleyle nokta koydu.
"Siz torunlarım için yoruluyorsunuz. Almazsanız üzülürüm' dedi.
Bu da günün finalindeki güzellikti.