Daha dün gibi hatırlıyordu Samsun'a geldiği günleri.
O günleri düşündükçe duygulanıyor, bugünlere baktıkça da şükrediyor.
'Kolay değildi o günler' diyen anne, yuvasının çocukla taçlandırılması için az dua etmemişti. Üstlerine yağmur yağmayacak barakaya bile razı; kiraladıkları tek katlı güneşten mahrum evlerinde, semt pazarlarında ekmeğin taştan çıkarıldığı günler…
Eşiyle sırt sırta verip, patates-soğan satarken yoruldukları tezgahlarında, yıllar sonra ikizlere hamile kalma müjdesiyle farklı bir döneme adım atmış.
Bir tarafta hayatın sert rüzgarlarına direnme, diğer tarafta umutlu bekleyişler.
Her geçen güne şükredilirken, dünyaya gelen ikizler, hayatın acımasız sıkıntılarını unutturmuştu.
Çocukların büyümelerinde sorumluluk en fazla annenin omuzlarında; şikayetçi hiç ama hiç olmamış, aksine bir sevinç dalgasıyla bağlanmış evlatlarına.
'Doğdukları günle başlayan mutluluğumu tarif edemem' dedi anne. Evin iaşesini karşılayan baba ise yorgunluğunu akşamları ikizlerini gördüğünde unutur olmuş.
İkizler düşe kalka büyürken geleceğe dair umutlar, artmaya devam etmiş.
Güçlü bir bağla bağlanmış anne ikizlerine. Bu öyle bir bağa dönüşmüş ki "Yıllar sonra çocuklarımı askere nasıl gönderirim" sözlerini söyletiyormuş kendisine. Hayatta günlük ayrılıkları dahi aklından hiç geçirmek istememiş anne.
Tam on beş yıl sonra; çocuklardan birisi rahatsızlanınca, bu sefer de hayatın farklı bir yüzü önlerine çıkmış. İkizlerden Hüseyin'in lösemiye yakalanmasıyla, kader onları farklı bir mücadeleye taşımış. Bu dönüm noktasından sonra hep kendini suçlamış anne.
Günlerce gözyaşı dökerken "Acaba benim aşırı sevgimin karşılığı, çocuklarımı askere göndermeye kıyamam sözlerim mi yaşadıklarım' diye sorgulamış kendisini.
İki yılı aşan tedaviler sonucu lösemiyi yenmiş Hüseyin.
Bugün o ikizlerden birisi çalışıyor, lösemiyi yenen Hüseyin ise üniversiteli.
Kendini yine hesaba çeken anne bugün, "Çok şükür Rabbime, artık büyük konuşmuyorum. İkizlerimi güle oynaya davul çalarak askere göndereceğim" diyor.
Geçtiğimiz gün hayata çok daha farklı bir giriş daha yapacak o annenin misafiriydik. Yakında Allah nasip ederse bir kız çocuğu dünyaya getirecek.
İkizleri yirmi bir yıl sonra yeniden ağabey olacak.
O anne çocukları için 'Rabbim' in bana emaneti onlar' diyor.
Önüne çıkan her engeli sevgi ve özveriyle aşan...
'Yıkılmadan ayakta kalan anneler'
Saygı duymamak elde değil.