Cuma günü, Atakum'da Cumhuriyet Mahallesi'nin semt pazarı.
Tezgahların arasından aracımla karşı caddeye geçmek zorundayım.
Kalabalıktan gelen ses:"Kenan Amca, Kenan Amca!"
Tanıdık sese kafamı çevirince, el sallayarak kendini göstermek isteyen tebessüm dolu yüzü fark edip hemen aracımı uygun bir yere çektim.
Tezgahının başında evine katkı yapmaya çalışan delikanlı.
Neden yazıyorum bunları acaba?
O sesin sahibi başkaları için ne kadar ehemmiyet arz ediyor ki?
Evet; o delikanlının pazarda ekmeğini kazanmasının ötesinde de özelliği vardı.
Aracımdan inip eşimle tezgahına gittik, sarmaş dolaş olduk.
Kavun satıyordu; ikindi vaktini bulan saatte yorulmuş ama mutluydu.
Yirmi bir yaşında harçlığını çıkaran delikanlının kendisi gibi ikiz bir kardeşi var.
Çok hazin ve düşündüren bir hikayeleri var tabii ki.
Anadolu'nun yoksul ailesi, yıllarca beklediği çocuğu bir anda ikiz olarak kucaklarında bulmuş. Aile de kendilerine verilen bu emanetleri göz bebekleri gibi her şeyden korumaya çalışmış.
Canik İlçesi'nde on beş yaşına kadar mütevazı yaşantılarını sürdürmüşler. Hayatın akışı içinde tüm problemlere rağmen yaşadıklarına şükretmişler.
Ne olduysa on beş yıl sonra olmuş.
Üzerine titizlik gösterilen ikizlerden Hüseyin, lösemiye yakalanmış.
"Sakınan göze çöp girermiş" derler ya aynen öyle.
Kapıya dayanan istenmeyen misafirle mücadele başlamış, lösemiye yakalanan tezgahının başında bize seslenen delikanlı iki yılda lösemiyi dize getirmişti.
Ailenin geçim kaynağı semt pazarlarında sattıklarıyla geçimlerini sağlamak.
Lösemiyle mücadele sırasında dahi Hüseyin ailesine yardımcı olmaktan geri kalmamış.
Tezgahtan gelen o ses, evine olan sorumluluğunun gereğini yapmaya çalışırken, artık günümüzde hastalıkla mücadele eden çocuklar ve ailelerin adeta moral deposu olmuş.
Sürekli hayata pozitif bakan, hayatın gerçekleriyle başa baş dişe diş mücadele edenlerin yaşam hikayesi. Kiralık, tek katlı, güneşten yoksun bir evde çocukluğunu geçirirken on beş yaşında lösemiye tokadı vurmuş.
O tokattan sonra başka ailelerin de umudu olan Hüseyin, bugünlerde aynı zamanda üniversite eğitimini de sürdürüyor.
Bu kimliğe ne kadar duyarsız kalabilirdiniz?
O gün "Kenan Amca!' diye seslenirken tezgahında ter akıtıyordu.
"Pazarcı tezgahından gelen ses" sıradan bir ses değilmiş.
Öyle değil mi?