1978 yılında yurda geldiğinde bir yaşında bile değildi Yücel.
Devletin şefkatli kolları, ona ve onun gibi anasız, babasız bakıma muhtaç kimsesiz çocuklara sıcak yemek ve yuva ortamı sağlamıştı.
En fazla ihtiyaç hissettikleri sevgiyi ise ellerinden geldiği kadar kurum çalışanları sağlamaya çalışıyordu Yücel ve arkadaşlarına.
Kurumdaki misafirliği bitince de zorunlu hayata atılmıştı diğerleri gibi.
Ve hayat rüzgarı herkesi bir tarafa savurmuştu artık.
Sözünü ettiğim o günün çocuğu artık evli iki kız çocuğu babası.
Hem de kendisine sahip çıkan devletine Alaçam Halk Sağlığı'nda hizmet veriyor.
Fakat bir türlü aklındakini gerçekleştirememişti yıllarca.
Bugünlere gelmesinde payı olanlarla yüzleşmeliydi.
Bir de çocukluğunda kendisine annelik kadar yakın ilgi gösteren var ya…
İşte o kişi aklından hiçbir zaman çıkmamıştı ki…
Her şeyini paylaşıp, sevgiyi en fazla onda gördüğü kişi.
Çocukken yanında huzur bulduğu manevi annesi neredeydi acaba?
Bildiği ise Sosyal Hizmetler Kurumu'ndan emekli olduğuydu.
Vicdanının 'Onu bulmalısın!' sözüne kulak verecekti.
Ne güzel ki vefa duygusu ondan istiyordu.
Bebekliğinden başlayan beraberlikte onun gözünde Ayşegül Hanımın ayrı bir değeri vardı.
Düşündüğünü gerçekleştirmek için çıktı yola. Ayşegül annesinin kapısını sürpriz bir ziyaretle çaldı. Bir zamanlar kucağında büyüdüğü kadının karşısına boylu poslu haliyle dikilmişti.
O buluşma evde herkesi düşündürmüş ve son derece duygulandırmıştı.
Bugünlerin vefalı adamı; 'Beni büyüten derdimle dertlenen o, benim öz annem gibidir. Kanatlarının altında kendimi güvende hissettiğim kişinin emeğini asla ödeyemem. Çocuğunu lösemiden kaybetmesine rağmen, bugünlerde başka çocuklara verdiği desteğini de takip ve takdir ediyorum. Allah kendisinden razı olsun' diyordu.
Bu buluşmayla hayatının en mutlu anlarını yaşayan Ayşegül Hanım ise; 'Memuriyetimin ilk yıllarında Yücel ile beraber kırka yakın çocuğun sorumlusuydum. On yıl kadar beraber olduğum Yücel farklıydı. İzin günlerimde dönüşümü özlemle bekler, gözlerindeki sevinci fark ederdim. Küçücük bir çocuk olmasına rağmen işimde bana yardım etmek için can atardı. Yıllar sonra baktım dünün çocuğu evlenmiş, iki çocuk babası olarak ziyaretime gelmiş. Korumamız altındaki çocuklarımızın evlenip çocuk sahibi olduktan sonra bizleri unutmamış olmaları kadar değerli bir şey olamaz' diyordu.
Bir insan ömründe herkese nasip olmayan kazanımlar.
Geçmişini unutmayan kırk yıl öncesinin bebeği Yücel ÇELİK.
…Ve yıllar sonra unutulmamanın mutluluğunu yaşayan Ayşegül ÖZTÜRK.
Unutmamak unutulmamak…
Ne kadar güzel değil mi?