6 Mayıs; Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in darağacında ölümsüzleştiği gündür.

Bugün, yakın tarihin de tanığı olan; emek, barış, eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve demokrasi için mücadele edenlerin tümü, o 'Denizlerin' dalgalarıdır.

Hepsi, yoksul köylü ve kent varoşlarındaki işçilerin zeki çocuklarıydılar. Bütün eşitsizliklere rağmen en seçkin üniversiteleri kazanmışlar, büyük büyük kentlere okumaya gelmişlerdi. Yaşadıkları toplumun çelişkilerini kavramaları hiç de zor olmamış; bozuk düzene ve sömürüye karşı itirazlarını birleştirerek mücadeleye başlamışlardı.

Sistem her sıkıştığında, onu kanla ayakta tutmaya çalışan, emperyalizmin yerli işbirlikçileri ve maşaları, 'sosyal gelişme, iktisadi gelişmenin önüne geçti!' diyerek; ABD emperyalizmine karşı tam bağımsızlığı savunan, halkın emeğini gasp edenlere karşı ekmeği büyütmek ve eşitçe bölüşmek için yola çıkmış bu yiğit gençleri öldürdüler…

12 Mart ve 12 Eylül'de, pek çok yürekli evladımızı katletti o 'Amerikan çocukları !'

Bir buğday toprağa düştüğünde, binlerce başakta filizlenir. Bu hep böyle olmuştur, düşünemediler!..

Ölenler dövüşerek öldüler. Deniz, o mücadelenin simgesi oldu. Diğer devrimcilerin adı da O'nun şahsında bayraklaştı. Evet, onları asarak yok edeceğini sananlar, biliyorlar mı: Kaç 'Deniz' doğdu o tarihten sonra?

'Cellat uyandı yatağında bir gece.

Tanrım, dedi. Ne zor bilmece:

Öldükçe çoğalıyor adamlar,

Bense tükenmekteyim öldürdükçe!..'

Yüreklerimizden kopartılan papatya yapraklarıydı onlar:

'Devrim olacak!.. Eşitlik olacak!.. Bağımsızlık olacak!..' diyorlar hala yıldızlarda.

Aşk olsun size çocuklar… Aşk olsun!..