Bugünlerde hava bunaltıcı, nem oranı yüksek.
Samsunlu kendini rahatlatacak yollar arıyor.
Aslında sahilden kaçabilecek alternatifler yok değil.
Karadenizli için iyi olan yüksek kesimlere ulaşmanın kolaylığı.
Tatil denince akla ilk gelen deniz, kum ve güneş ise de, yayla turizmi son dönemlerde bu bakış açısını değiştiriyor gibi.
Duyduk ki Rize'nin Ayder yaylası yolunun trafiği yoğun ziyaretçiden dolayı kilitlenmiş.
İnsanımız duyduğu, bildiği reklamı olan yerlere yoğunlaşıyor.
Halbuki Karadeniz'de irili ufaklı keşfedilmiş ya da keşfedilmeyi de bekleyen doğa harikası yerler öylesine çok ki. Hem gezi hem de sağlık açısından, özel de yaz mevsiminin insanı bunaltan havalarını izole edecek alternatifler düşünülmeli.
Ordu'dan sabahın erken saati yönümü Giresun'a çevirince eşim şaşırmıştı.
Kendisinin bildiği köyünün yaylalarına gideceğimi sanıyordu.
Ordu-Giresun havaalanını geçince hedefin Giresun yaylaları olduğunu söyledim.
Gezilerimde bölgeler arası geçişlerdeki kararımı merak ve gittiğim yerlerdeki ortam etkiliyor. Ellinin üzerindeki yaşımıza rağmen anlık karar verme alışkanlığımdan vazgeçemiyorum.
Hani tatil dönüşü 'Yine kürkçü dükkanına döndük' deriz ya.
O dönüşlerde kendimizi çok mu yorduk sözlerini artık daha çok söylüyoruz.
Giresun'dan iç kesime Dereli ilçesine direksiyonu kırdığımda, nerede kalacağımız sorusunun karşılığı kendiliğinden gelişmelere bağlıydı.
Gerçekten Türkiye'min her yeri güzel, Karadeniz bir başka güzel. Yeşil ve mavinin birleştiği Karadeniz sahilini terk edince yeşilin her tonuna doyacağınız muhteşem doğa sizleri bağrına basıyor.
Dereli'ye doğru keskin virajları kaldırma amaçlı tünellerden geçerken, bazılarında yoğun çalışmalar sürüyor. Yüksek rakımlara özellikle yaylalara çıkarken en büyük endişe hava ve yol durumu.
Rahmetli dedemi hatırlıyorum. Kendi yaylasından alışveriş yapacağı merkezi Çambaşı yaylasına ulaşabilmek için daha güneş doğmadan, tüm köylü atları kervan gibi peş peşe dizer saatlerce yol alırdı. Kamyonların üstünde yaylalara gitmek saatleri bulur o bile lüks sayılırdı.
İnsanları buluşturmak, medeniyeti yakalamak yol ile başlar.
Çok şükür o günlerle bugünler arasında çok fark var.
Dereli'yi geçince sola Kümbet, sağa Bektaş yaylaları tabelası karşıladı bizi.
Kümbet'e doğru yayla havasını kokluyor, dört bir tarafınızı kuşatan doğanın görsel şöleniyle baş başa kalıyorsunuz. Aracımı kenara çekip biraz çimenlerde gezdiğimde henüz üzerinden kalkmayan çayırın çisesi paçaları ıslatırken yaylaya yol aldığını hissediyorsun.
Yayla girişinde kemençesiyle karşılayan vatandaş, Samsunlu olduğumuzu öğrenince bestesine Orhan Gencebay'ı almadan geçmiyor.
Şansımıza hava tamamen açık. Kümbet'e yolunuz düşerse ki mutlaka düşsün. Merkezden biraz yüksekte şenliklerin yapıldığı Aymaç bölgesine mutlaka çıkın.
Dağlar ve obaları ayağınızın altında görmek istiyorsanız eğer.
Hiçbir zaman asla yayla merkezine odaklı kalmayın.
Yayla çevresinde küçüklü büyüklü yerleşim yerleri çok daha güzel.
Kümbet ve çevresinde irili ufaklı ruhunuza hitap eden yerleri bulmak size ait.
O gün 'Giresun Kümbet yaylasından' başka bir yere kaçabilir miyiz dedik.
Yöre insanı tecrübeleriyle bize rehber oldu.
Bektaş yaylası izlenimlerim bir sonraki yazımda.