İnsanlığın yaratılışından bu yana liderler; içinde bulundukları toplumların gelişimine öncülük etmiş, kültürel ve içtimai alışkanlıklarında belirleyici rol model olarak karşımıza çıkmıştır.

Toplumlar, çağlar boyu gerek saltanatlar gerek demokratik seçimler yolu ile seçmiş oldukları liderler etrafında kenetlenmiş, onu örnek almış, onun davranışları ile hemhal olmuştur.

Çoğu zaman bu örnek alışlar, sadece liderler ile sınırlı kalmayıp, topluma yön veren kanaat önderleri ile de bezenmiştir.

Topluma önderlik eden seçilmişlerin ya da kanaat önderlerinin benimsenmesinde ve toplumsal hayata katkısında 4 temel esas belirleyici olmuştur.

Takdir – Taklit – Tahkik – Tahakkuk

Fikirleri, duruşu, karakteri, ahlakı toplum tarafından kabul gören şahıslar önce takdir edilir ve takdire şayan kişilik olarak karşılık bulur.

Toplum genelinde takdir edilen kişilikler, zamanla bireyler tarafından taklit edilmeye başlanır.

Taklit süreci genellikle fikrî altyapıdan uzak, etkisinin sosyal hayatta pek fazla görülmediği dönemdir.

Taklit eden tarafından öğrenilmiş taklit, zamanla yerini tahkike bırakır, yani araştırmaya…

Örnek alınan tarafından ortaya koyulan fikirlerin, tavırların, davranışların belli bir temele oturtulma süreci başlar. Takdir edilen fikrin, ahlakın, duruşun hangi inanç üzerine kurulu olduğu anlaşılmaya başlamasıyla asıl etki görülmeye başlanır:

Tahakkuk!

Örnek alınanların toplumsal yansıması, gerçek manada ancak bu şekilde başlayabilir.

Topluma yön verenlerin fikrî yapıları, karakterleri, duruşları; toplumun kendisinde tahakkuk eder ve toplum ile örnek alınan ortak akılda buluşmuş olur.

Bu durumda;

Örnek alınanların inanç değerleri, tavır ve karakterleri toplumsal hayata etki eder, yön verir.

Ahmet Cevdet Paşa'nın 'Kısas-ı Enbiya ve Tevarîh-i Hulefa' adlı eserindeki şu bahsi, anlatmaya çalıştığımız meselenin özü niteliğindedir:

'Emevi halifelerinden Velid bin Abdülmelik, yeni yapılan binalara ve çiftliklere meraklı idi. İnsanlar da bina ve çiftlik merakına düştü. Toplantı ve meclislerde hep inşaattan ve çiftliklerden bahsedilir oldu. Süleyman bin Abdülmelik ise, sefahate meyyal, harem hayatına ve yemeğe düşkündü. Onun zamanında da süs, debdebe, şaşaalı ziyafetler, sefahat, heva ve heves aldı yürüdü. Eğlenceler devrin modası haline geldi. Ömer bin Abdülaziz'e gelince, bu yüce Halife, abid ve zahid idi. Onun zamanında da halk, ibadet ve taat yoluna girdi. Meclislerde manevi hasbihaller edilir oldu…'

Cihan Nizamının devamı ve ahlakî yapının tezahürü, ancak inanç ve irfan ile mümkündür.

Önder kişiler, bir toplumun saadet ve huzur ufkundaki yol göstericileridir.

İnsanların önünde yürüyen kimselerin topluma yön verebilecek bir karakter ve şahsiyete sahip olmaları zaruridir.

Zira arabanın arka tekerinin ön tekerin geçtiği yerden geçmesi gibi insanlar da, önlerinde gördükleri örneklere göre şekillenir ve yaşarlar.

Çocuğuna örnek teşkil eden ana-baba ile başlayan topluma yön verenler silsilesinde örnek alınanlara düşen görev;

İnsanları güzelliğe, hayra ve hakka yönlendirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmak olmalıdır.