Geçtiğimiz hafta Öğretmenevi önündeki otobüs durağında bizzat yaşadığım olayı yazmadan edemeyeceğim.

Durakta oturan iki yaşlı amcanın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın ertesi günü birbirleri ile yaptıkları sohbeti istemeyerek de olsa tüm durakta bekleyenler olarak dinledik...

Tahminime göre biraz da bilerek yüksek sesle yanındaki arkadaşına; 'Eskiden böyle miydi yahu… 29 Ekim'de gençler katılırdı, dans ederler, hareketler, sporlar yapılırdı. Şimdi bunlar yapılmıyor. Hey gidi eski günler' diyerek söyleniyordu.

Vallahi abartmıyorum... Aynen hareketler falan, sporlar diyor, devamla buna benzer yüksek sesli ağır ithamlar da bulunuyordu.

Yaşının en fazla 23-25 yaş aralığında olduğunu tahmin ettiğim ve ayakta onlara bakarak konuşulanları dinleyen genç birden bire 'Pardon da siz burada neyi bekliyorsunuz' deyiverdi.

Amca 'otobüüüs' diye alaycı bir karşılık verdi.

Genç, 'Şurada dolmuş var, bu soğukta niye burada 15 dakikadır bekliyorsunuz ki?' diye sordu.

'E otobüs ücretsiz napalım' dedi eski dönemleri arzulayan amcamız.

Ve gençten hiç beklemediğim bir anda cümleler döküldü: 'Adamın verdiği hak olan ücretsiz otobüsü beklerken bile adama sallıyorsunuz! Adam 29 Ekim'de dünyanın en büyük havaalanını açarak Cumhuriyetimize armağan ederken siz hareket, dans, spor derdine düşmüşsünüz insaf biraz amca!' diyerek serzenişte bulundu.

Durakta bekleyenlerin çoğu gülümserken, birkaç kişi mevzuyu kendi aralarında 'yaşlıyla nasıl konuşuyor, hiç saygı kalmadı' tarafından ele aldı ki ellerindeki tek veri buydu!

Çünkü ortada hiçbir saygısızlık veya seviyesizlik yoktu.

Tüm konuşulanlara şahit oldukları halde konuyu bu taraftan ele almaları onların da eski günleri özleyen kafada olduklarını göstermeye yetiyordu zaten…

29 Ekim öncesi bazı TV kanallarındaki haberlerde; açılışın bilerek o güne denk getirildiğini, kutlamaların Ankara'da yapılmamak için bu yola başvurulduğunun söylendiğine de şahit olmuştuk... Ancak gördük ki Ankara'da tüm törenler yapıldı, Başkanlık Külliyesi'nde yapıldı, Anıtkabir'e gidildi.

Tüm bunlara ek olarak Cumhuriyetimizin 95. Yılı şanına yakışır şekilde tüm dünyaya mesajlar verilerek kutlandı.

Dünya medyası yıllarca o hareketleri, sporları haber yapmadı ama Cumhuriyetimizin 95. Yılında açılan Dünyanın en büyük havaalanını görmezden gelemedi.

Dünya medyasındaki manşetler ve haberler ile biraz önce anlattığım olayda geçen zihniyeti 'kıyas yapmak' için ülkemizin güzide bilim adamları bir araya gelse yeridir sanırım…

'Doğruyum, çalışkanım' demekle doğru ve çalışkan olunmadığı gibi,

Eski günleri hayal ederek, spor hareketleri yaparak da Cumhuriyetçi olunmuyor.

Cumhuriyetçi olmak; muasır medeniyetler seviyesinden daha ileri seviyeleri hayal ederek ve bunun için çalışarak olunuyor.

Sonuç olarak;

Görmek istemeyen göze ışık tutsan ne fayda...

***

Geleyim neden otobüs durağında olduğuma…

Uzun süredir birçok sohbette, Samsun'da ulaşım ile ilgili şikayetlere hepiniz gibi ben de şahit oluyorum. Halk otobüslerinin, tramvayın ve ring seferlerinin saatleri, duraklarda vatandaşların çok fazla beklediği konusunda çok fazla problem işitmem üzerine, konu hakkında daha doğru ve detaylı bilgi edinebilmek için bir süredir ara ara şehrin farklı noktalarına halk otobüsü ile gitmek için duraklarda beklemeye, tramvay seferlerini kullanmaya başladım.

Örneğin; anlattığım hadiseyi yaşadığım durakta; Samsun'un merkezi olarak tabir ettiğimiz Büyük Camii ve Cumhuriyet Meydanı bölgesinden Kadıköy, Göğüs Hastanesi, İlyasköy, Gazi Devlet ve ardından Diş Hastanesi, Duruşehir ve devamı olarak belirlenen güzergahta devam eden 27 nolu hattı beklerken yaşadım. O gün bu durakta 27 nolu hattı tam 22 dakika bekledim. Ayrıca internet üzerinden Büyükşehir Belediyesi'nin yayınladığı listede adı geçen hattın Meydan bölgesinden son kalkış saati 20.50...

Samsun gibi milyonluk bir şehirde, merkezden nüfusun yoğun yaşadığı üst bölgelere doğru giden 'tek' otobüsün son hareket saati 20.50…

İnşallah yerel idarecilerimizin insafına kalmış ulaşım konusunu, birebir yerinde gözlemlerimin ardından daha ayrıntılı olarak köşemde sizlerle paylaşacağım.