Sabahları günaydın diyebilmek.

Ya da Allah'ın selamını telaffuz etmek.
Sosyalleşmenin ana ayağıdır selam vermek.
Güzel olanda bunu alışkanlık haline getirebilmek.
Göz ucuyla da olsa selamlaşma yaşamda olmazsa olmazlardan.
Selam; hayatın süsü, rengi, paylaşmanın tadı…
Birde selamlaşma iletişimde bir başlangıç, onsuz yola çıkamazsınız.
İnancımız 'Selamlaşmayı yayın' diyor.
Selamlaşmayı es geçemeyiz hayatımızda.
Son yıllarda maalesef haklı bir sürü serzenişler…
Selam vermeye çekinenlerden tutun, selam vermemek/almamak için görmezden gelmeler.
Toplumsal ilişkilerde nereye gidiyoruz Allah aşkına?
Bazen sanki o duyguyu bende hissediyor gibiyim.
Selam vererek rahatsız mı ediyoruz diye.
Ne garip hal aldık, tartıştığımız konuya bak.
Verilen selamla bağlantılı 'Acaba karşılığında maddi beklentimi var?' söylentileri.
Bir canlının başka bir canlıya iyi dileklerini, günün her vakti birde özellikle sabahın erken saatinde söylemesinden güzel ne olabilir acaba?
Fırsat buldukça sabahları servisten Büyük Camide iner, çalıştığım kuruma iki kilometrelik mesafeyi yürüyerek gitmeye çalışırım.
Malum; şehirlerde o saatlerde başlar hareketlenmeler.
Kimisi benim gibi koşturur mesaiye yetişmeye, kimi işyerini bir an önce açma derdindedir.
Elimden geldiğince selam veririm; sokakları temizleyenlerden, bereketli bir güne başlamanın hesabını yapan esnaflara kadar.
Hatta bir keresinde tren rayları kenarındaki sabahlamış geceden kalanlarla selamlaştığımda şaşırdıkları kadar mutlu olduklarına da tanık olmuştum.
Selam vermekle bireye değer veriyorsun aynı zamanda.
Hatta şefkate muhtaç sokak hayvanları da bu huyumdan nasibini alır.
Hayırlı işler/bereketli kazançlar demek, günaydın veya selam vermek huyumdandır.
Geçtiğimiz hafta selam alıp almama tartışması sonrası darp edilen dede haberi düştü medyaya. Ekranlara da yansıyan dedenin tartışması sonrası yaşadıkları toplumumuzun gerçek seviyesi olmamalı.
Selam verme konusunda hassasiyeti olan kişiye ne pahasına olursa olsun el kaldırılan o görüntüler sanırım büyük bir kesimi rahatsız etti.
Doksan beş yaşındaki bir insana fiziki saldırı kabul edilir bir durum asla değil.
O yaşta birisinin yüzünün morartılması, kolunun sargılı hale getirilmesi saldıran kişinin güçlü olduğunun göstergesi mi, yoksa acizliğinin belirtisi midir?
En az dede kadar, toplumumuzda fiziki saldırının ötesinde, nasıl bu seviyeye gelindi diye acı acı düşünmüştür.
Yaşamın en önemli dayanağı selamlaşmak toplumsal yaşamı ayakta tutar.
Selamlaşmanın kalktığı bir yaşamı düşünmek dahi istemiyorum.
"Sen misin selam veren" diyerek kimsenin darp edilmediği dünyada
Herkese sonsuz selam ve saygılarımı iletiyorum.