Bir hafta önce Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuştuğu 'Cumhur İttifakı' mitingi için Samsun Cumhuriyet Meydanı'ndaydım. Dün de İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in konuştuğu 'Millet İttifakı' mitingi için yine aynı meydandaydım.

Meydanların mukayesesini yapmayacağım. Zira şartlar ve imkanlar eşit değil. Bir tarafta AK Parti gibi organizasyon kabiliyeti oldukça yüksek ve Samsun'da bugüne kadar daima Türkiye ortalamasının 10 puan üstünde oy alan bir iktidar partisi var. Öbür tarafta da daha emekleme çağında olan bir yeni parti.

Bir hafta arayla yapılan iki mitingi birbiriyle değil ama Meral Hanım'ın mitingini Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2000'den bu yana yaptığı mitinglerle mukayese edeceğim. Tartışmasız her ikisinin tüm mitinglerinden daha başarılıydı. Her iki liderin bir türlü yakalayamadığı sayıda kentli ve coşkulu bir kalabalık vardı alanda. Kadınlar da bir hayli fazlaydı.

Kalabalıklar hiçbir zaman seçmen genelini temsil etmez. Hele de artık kırsalın da belediye başkanları ve meclisleri için oy kullandığı büyükşehirler de. Umut verir ama seçim garantisi vermez. Seçimi kazanmak için adayların ve partilerin 30 Mart akşamına kadar sürecek planlı, akıllı ve sürekli çalışmalarına ihtiyaç var. 20 gün siyasette oldukça uzun bir süredir. Her şey değişebilir, garanti görülenler kaybedebilir, şans verilmeyenler kazanabilir. Her şey zamanı doğru değerlendirmeye bağlı.

Mitingde benim dikkatimi çeken iki önemli olay vardı. Birincisi daha Meral Akşener meydana gelmeden çok önce 'Türk'üm, doğruyum, çalışkanım' diye başlayan andımızın hep bir ağızdan tekrar tekrar okunmasıydı. Diğeri de Meral Hanım, alana geldiğinde hep bir ağızdan İstiklal Marşı'nın söylenmesiydi. Meral Hanım marşa kurmaylarıyla birlikte eşlik ettikten sonra kürsüye çıktı.

Bir hafta önceki mitinge katılanların sayısını AK Parti İl Başkanı Av. Ersan Aksu 100 bin olarak açıklamıştı. Bakalım İyi Parti İl Başkanı Av. Recep Güleroğlu nasıl bir sayı verecek?