Seviyorum bu kenti. Burada doğmadım ama burada yaşıyorum, burada doyuyorum. Doğduğumuz yere, o yerdeki anılarımıza bağlılık ne kadar doğalsa ve doyduğumuz kente bağlılık da o kadar doğaldır, haktır ve hatta görevdir.

Kent sevdası vatan sevdasının, kente sadakat vatana sadakatin ilk adımıdır. Vatan, kutsal kavram; Vatan, şühedanın kanıyla yoğrulmuş toprak. Hani şair 'bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır' diyor ya, işte tam da odur bayrak ve vatan. İşte o büyük sevdanın bir küçük örneği de bir ilk adımı da mahalle, köy ve kent sevdasıdır.

Ben bu kenti seviyorum. Ben bu kentin sadece Allah'ın bir lütfu doğal güzelliklerini değil, ben bu kentin insanını, kültürünü, sanatını, o insanların adap ve edebini seviyorum. Selam vermelerini, selam almalarını ve hoş sohbetlerini seviyorum.

Zaman zaman bunaldığım olmuyor mu, zaman zaman kimi nobranlıklar karşısında iç geçirdiğim 'bu kent bu hale mi düşecekti' dediğim olmuyor mu? Oluyor elbet, hem de her geçen gün biraz daha sık oluyor. Ama o kırgınlık gelip geçiyor. Güzellikler o kadar çok ki bu kent insanının bu kentte yaşayanlara sunduğu. Her şeyi unutturmaya yetiyor da artıyor bile.

Evi sevmek, işi sevmek, işyerini, iş arkadaşlarını sevmek, bunlar birbirini tamamlayan sevda türleri. Ben işimi de seviyorum. Hukuk okumamın temelindeki tercih sebeplerinden birisine yani gazeteciliğe ben bu kentte başladım, bana o şansı bu kent verdi. Şükürler olsun, bu kentte gerçek ustaların yanında yetiştim, gerçek gazetecilerle hem meslektaş hem dost oldum. Öyle ki ağabey dediğim babasıyla da çalıştım, bana ağabey diyen genç kardeşimle de. Birisine ağabey diyebilmenin hazzını yaşadım diğerinin de ağabey demesindeki zevki tattım.

Güzel meslektir gazetecilik, çilelidir, streslidir ama adam gibi yapılırsa, ama haberin namusuna ve kutsallığına sadık kalınırsa çok da onurludur. Parası pulu olmaz gazetecinin ama haysiyeti olur. Pek bir şey bırakamaz geride kalanlara ama onurlu bir ad bırakır. Yalan yazmazsa, kalemini üç on paraya satmazsa ve hele de üç beş kuruş uğruna birilerine çamur atıp birilerine yağ yakmazsa. Kısacası adam olursa ve kısacası gazeteci kalırsa ne mutlu o insana.