Hatırlayanlar hiç unutmayanlardır

Annemin mavi gözlü bir paşası vardı.

Onu ve arkadaşlarını hiç unutmuyoruz…

18 Nisan 1992'de cennet kokulu 4 astsubaya ne oldu?

Pamuk Geçidinde kurulan hain pusuyu unutma unutturma…

Tam 27 yıl önce 4 şehit astsubayımızı kalbimize gömdük

Gaflet ve ihanet bir ülkede ancak bu kadar tavan yapabilirdi.1992 yılı Türkiye'de bölücü terörün en acımasız, en kalleş olduğu yılardan birisiydi. Aynı havayı soluyan, aynı kaderi paylaşan insanların arasına nifak tohumu atarak bölme ve parçalama yarışına giren içimizdeki ve dışımızdaki hainler adeta meydanı boş bulmuşçasına saldırıyordu. Bazen Doğu veya Güneydoğu'da bir köy baskınıyla onlarca masum sivili kadın erkek çocuk ayrımı yapmadan vahşice katlediyorlardı. Karakol baskınları, yol kesmeler, araç yakmalar, hain pusular Türkiye'nin gündemine gün geçmiyordu ki düşmeye devam ediyordu. Öğretmenler, polisler, askerler, imamlar, doktorlar, mühendisler ve sivil vatandaşlar en vahşi şekilde şehit ediliyordu. Kanlı terör örgütü PKK Türkiye'nin Güneydoğusunda büyük bir yangının fitilini ateşlemişti. Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusunda terör örgütünün başlattığı o yangın alev alev yanıyor zaman zamanda batıdaki büyükşehirlere de o yangın sıçrıyordu. Ne yazık ki o yangın hem canımıza, hem de malımıza büyük zararlar verdi. Basiretsiz yöneticiler üç beş çapulcu diyerek tedbir almakta gecikirken atı alan maalesef Üsküdar'ı geçti. Terör örgütünün amacı korkutarak, sindirerek Türkiye'de çok büyük bir yangın çıkarmak ve bu yolla Türkiye'yi güçsüz düşürüp, bölüp parçalamaktı. Doğu ve Güneydoğuda terörün hakimiyet kurmaya çalıştığı o karanlık yıllarda ülkesini ve milletini canından çok seven, ülkesinin ve milletinin bölünmez bütünlüğü uğrunda hiç duraksamadan canını feda eden, birçok isimsiz kahramanın çok özverili görev yapması sayesinde bu vatan uçurumun eşiğinden büyük badireler atlatarak dönmüştür. Ülkede o yıllarda ya da sonrasında kim bu acı gerçeğin ne kadar farkında oldu, ne kadar neresindeydi bilmiyorum Kim bedel ödedi, kim bedel ödemedi herkes biliyor ki en çok ateşin düştüğü yer yandı. İçimizden çıkan gerçek ama isimsiz o kahramanların tümüne Yüce Türk Milleti olarak minnettarız, her daim önlerinde saygı ile eğiliyoruz.

Ülkemizde 1992 yılı, şehit haberlerinin eksik olmadığı bir yıl olarak başladı. Doğu ve Güneydoğudaki terör olayları devlete ve millete başkaldıran, haince pusu kuran, kalleşçe ihanet eden PKK'lı hainlerin gerçekleştirdiği sivil katliamlar, bölge halkını tümden korkutmaya ve sindirmeye, devleti karalamaya yönelik vahşi eylemlerdi. Güvenlik kuvvetleri ise ellerindeki kısıtlı imkanlarla bölgede can ve mal güvenliğini sağlamak, teröristleri yakalamak için hem şehirde hem kırsalda büyük bir özveri ile verilen görevleri canı pahasına fazlası ile yapıyordu. Şunu da itiraf etmek gerekir ki, o yıllarda ülkeyi yönetenlerin bu konularda yetersiz ve hazırlıksız olması yüzünden üç beş çapulcu diye adlandırılan teröristlerin üç beş çapulcu olmadığını çok acı bir tecrübe ile öğrendik. Sadece PKK terör örgütünün değil, onlara destek olan ülkelerinde ülkemizde yaşanan terör olaylarının içerisinde olduğunu gördük. Başta Amerika, Almanya, Fransa, Yunanistan, Belçika ve sınır komşularımız Suriye, Irak, İran olmak üzere birçok ülke maalesef PKK terör örgütünün yanındaydı. Bütün bu ihanet kuşatmasına rağmen dik duran korkusuz bir millet, hiçbir haine boyun eğmeyen kahraman askerlerimiz, polislerimiz ve köy korucularımız vardı. Özellikle doğu ve güneydoğuda yaşanan PKK terörü nedeniyle birçok sivil görevlinin görevinden istifa ettiği ya da bölgeye gitmemek için elinden geleni yaptığı, bazılarının da her şeye rağmen bölgeye gittiği, bir köy ilkokulunda, bir camide şehit edildiği 1990'lı yıllarda askerlerimizin ve polislerimizin bölgeye gitmeme gibi bir durumları yoktu. Çünkü askerlerimiz ve polislerimiz aksine bir davranış gösteremezdi. Canları pahasına bölgede güvenliği ve huzuru sağlamak zorundaydılar. Ama her asker terörle mücadelede direk görevli değildi. Gerektiğinde her asker terörle mücadelede görevlendirilebilirdi. Yine rütbeli ya da rütbesiz her asker bölgede sivil ya da üniformalı Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olmaları nedeniyle terör örgütünün hedefindeydi. O yıllar terör örgütü PKK'nın adeta kudurduğu yıllardı.