17 yaşında ayrıldığı Samsun'a 29 yaşında bir astsubay olarak dönecekti. Tayinler açıklanana kadar bunu kimse bilemezdi. Ama içinden geçen hep Samsun'du. Samsun'da olmayı çok özlemişti. Sadece Samsun'u değil annesini, babasını, ağabeyini, akrabalarını, arkadaşlarını çok özlemişti. Annesinin mavi gözlü paşam diye saçını okşamasını özlemişti. 17 yaşında ayrılmıştı Samsundan ister çocuk deyin ister, delikanlı henüz bıyıkları yeni terlemişti. Anne kucağını anne kokusunu memleket havasını çok ama çok özlemişti. Belki de başka bir şehir olacaktı. Başka bir şehir olursa yine gurbette olacak, yine hasretlik çekecekti. Hasretlik gerçekten yormuştu. Bu yüzden Samsun'da olmayı çok istiyordu… Sabırla bekleyip görmek gerekiyordu. Bu arada İlhan Astsubay kimseyi kırmadan güzel anılarla Kars'tan ve bölgeden ayrılmayı istiyor ve planlıyordu. Arkasından kimse kötü konuşsun istemiyordu. Bu yüzden karıncayı bile incitmiyordu gerçekten karıncayı bile incitmezdi. Bu söz sadece bizim değil tanıyanların ve arkadaşlarının her zaman üzerine basa basa söylediği sözdü. İlhan astsubay hakkında bu güzel sözü duymak elbette yakınları olarak her zaman bizi gururlandırdı.27 yıldır onun hakkında bir kötü söz söyleyen kimse görmedik ve duymadık. Ne acıdır ki gerçek hayatta kötüler tuzak kurar, iyiler zarar görür ama kimseye kötülük beslemezler. Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olmaktan her zaman gurur ve onur duydu. Mesleğine ve vatanına asla ihanet etmedi. Aklını ve kendini hainlere şunlara, bunlara kiraya vermedi. Vazgeçilmezi askerlik mesleğine girerken içtiği yemine yaşamı boyunca sadık kalmak oldu...

Tayinlerin açıklanmasına sayılı günler kalmıştı. Tayinci olduğu için izin almış evini yavaş yavaş topluyordu. Öyle ahım şahım eşyası da yoktu. Bu arada kış mevsimi de bitmişti. Yine de Nisan ayı kışı aratmıyordu. Havalar soğuktu ama kar yoktu. Çetin geçen bir kıştan sonra ilkbaharın uyanışı ile birlikte doğuda iklim değişmeye başlamıştı. Kır çiçekleri karların yavaş yavaş eriyerek toprağa karıştığı yerlerde çoktan açmıştı bile. Bu güzel havaları fırsat bilip, değerlendirenler etrafı hareketlendiriyordu. Doğrusu kışın çekilmeye başlaması ile birlikte dağlarda ve kırsalda barınan bölücü hainlerde yavaş yavaş inlerinden çıkmaya başlamış, sansasyonel eylemler yapmak için fırsat kolluyor fırsatını bulunca da kan döküyorlardı. Çünkü kanla besleniyorlar en kolay yaptıkları eylem yol kesmek, köy basmak sonrasında masum insanları vahşice öldürmekti. Nedendir bilinmez o yıllarda devlet bu eylemlere anında müdahale etmekte biraz zorlanıyordu. Ne acıdır ki o hainleri silahlandıranların bir kısmı sözde müttefikimiz ve dostumuz olan devletlerdi. Acaba teröristlere İtalyan topuk koparan mayınlarını veren kimdi, diye sormadan geçersek şehitlerimize ihanet etmiş oluruz. İtalyan topuk koparan mayınlarının yüzlerce askerimizin canını yaktığını biliyoruz. Bölücü teröristler ilk kez 15 Ağustos 1984 günü saat 21.30'da Eruh ilçesinde saldırmışlardır. Eruh ilçe Jandarma Bölük Komutanlığı'na silahlı ve bombalı saldırı sonucu nöbetçi Jandarma Er Süleyman Aydın PKK'nın şehit ettiği ilk terör şehidimiz olmuştur. Türkiye'de bu saldırıdan sonra hepimizin bildiği saldırılar yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Yıllardır süren PKK terörü artık kontrol altındadır. (2019) Giden canlar gitmiş sönen ocaklar sönmüştür. Gurbet insanı arkadaş ve dost canlısı yapar. Silah arkadaşlığı başka bir şeye benzemez. Silah arkadaşlığı gerektiğinde şehadet şerbeti içerek hakka birlikte yürümektir. Silah arkadaşlığında meslek büyüğü olmak abiliktir. Abilik yapmak saygı görmek ve dinlenir olmaktır. Astsubaylık mesleği zor bir meslektir; sadakat ister, meşakkat ister, özveri ister, fedakarlık gerektirir. Böyle bir mesleğin mensupları olan 4 genç Astsubay tam 27 yıl önce Kars 14. Mekanize Tugay Komutanlığı emrinde görev yapmaktadır. Kara Kuvvetleri Komutanlığı personeli olan İlhan HAMLI Astsubay İstihkam Teknisyen Kıdemli Üstçavuş, Erkan IĞDIR Astsubay İstihkam Üstçavuş, Mustafa KARAÇİMEN Astsubay Tankçı Üstçavuş, Naci YILDIRIM Ord. Teknisyen Astsubay Çavuş rütbesindedir. Vatan, millet sevgisi ile içtikleri yemine sadık kalan bu dört astsubay yaşadıkları sürece terörle mücadele operasyonlarında hiç görev almadılar. Ama TSK mensubu oldukları için diğer TSK mensupları gibi bölücü terör örgütünün hedefindeydiler. Bölgede yaşanmaya başlayan acı olaylar bu gerçeği gösteriyordu. Her türlü tehlikeye ve tehdide rağmen insanlar yaşamlarını devam ettirmek zorundaydı. Kimse kendisini yaşamdan soyutlayamaz, bir yere kapatamazdı.