'Çok ve güzel konuştuk, fakat bilgisizdik!"

Yukarıdaki sözler, Marcus Tullius Cicero'nun 'Roma neden yıkıldı?' sorusuna verdiği cevaptır.

Kuzey Kültür Evi'nin düzenlediği 'Karadeniz'de Çevre Mücadelesi' konulu paneli izleyince, aslında yaşadığımız coğrafya hakkında bile, bilmediğimiz ne çok şey varmış, diye düşündüm. Derelerimizin, ormanlarımızın, sularımızın, dağlarımızın nasıl yağmalanmak istendiğini…

Kimi yerde, direnerek bu sürecin geri çevrildiğini anlattı konuşmacılar. Kimi yerde çevre yağmacılarının aldatmacaları, hukuk hileleri sonucu oluşan yılgınlığın yarattığı olumsuz sonuçlardan söz ettiler…

Ordu'dan gelen arkadaşlar, Akçay'da termik santralin yarattığı çevre tahribatını, Fatsa'da siyanürlü altın arama sonucunda sebze ve meyvelerin bile zehirlendiğini, Yeşil Yol çalışmalarının olası kötü sonuçlarını anlattılar. Sinop'tan gelen dostlarımız da Nükleer santral sürecinin 1981 yılından beri sürdüğünü, asıl amacın nükleer silaha sahip olmak olduğunu, sonuçları itibarıyla sadece 'Çernobil faciasını 'hatırlamanın bile yeterli olabileceğini anlattılar.

'Uzak ve imkansız gözüken bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir.' demişti Tolstoy. Çernobil 'den sonra Karadeniz'de yaşanan kanser vakalarının bilinçli olarak sağlıklı bir envanterinin bile ortaya çıkarılmadığını ortaya serdiler.

Karadeniz'in dünyanın ender 300 iklim bölgelerinden biri olduğunu, Artvin'de çıkartılan altının sadece % 2'sinin devlete aktarıldığını, oysa 'Artvin'in üstünün altından değerli olduğunu' belirtti Sami Koç.

Teknoloji adına çevre katliamlarına izin verilmemesi gerektiği, Türkiye'de şu anda elektrik üretimi fazlalığı bulunduğu, nükleer santralin bir enerji sorunu olmaktan çok bir demokrasi sorunu olduğu, sermayenin azgın bir biçimde saldırganlığı; Fırtına Vadisi, Fındıklı, Gerze, Tonya, Tortum gibi bilinçli karşı koyuşun gerçekleştirildiği yerlerde kazanımlar olduğu ve saldırıların geri püskürtüldüğü, mücadelenin daha örgütlü, bilinçli ve siyasi olması gerektiğine dikkat çekti konuşmacılar…

Ne diyordu Dostoyevski, Karamazov Kardeşler'de. 'Hayattan pek çok şey öğrenen insanlar, neşeli ve masum kalamazlar.' Evet, bilmek rahatsızlık verir, doğru. Korkulu rüya görmektense uyanık kalmak yeğdir, demiş atalarımız…

Teşekkürler arkadaşlar, rahatımızı kaçırdığınız için!..