Binali Yıldırım hakkında kısa bir yazı yazmak çok zor iştir. Onun az laf yapıyor olması işi biraz kolaylaştırabilir ama hizmet süresinin uzunluğu ve bu süreye çok sayıda büyük işler sığdırması onun hakkında kısa yazı yazmayı zorlaştırır. Dolayısıyla onun başardığı işleri bir gazete yazısına sığdırmak gibi bir iddiam olamaz, ama birazcık hatırlatmak tamamı hakkında kanaat oluşmasına katkı sağlayabilir. Üstelik böyle bir çaba 'az laf, çok iş' ilkesine de uygun düşer.

Az Laf, Çok İş

Binali Yıldırım yavaş konuşma özelliğini avantaja çevirmeyi başarmış bir insandır. Bu sayede kelimeleri özenle seçer, lüzumsuz ve fazla konuşarak enerjisini boşa harcamaz ve muhatabını yormaz. Az konuşmasının aksine iş üretmede çok cömerttir. Türkiye'nin geçmişle kıyas kabul etmeyecek kadar çok ve kaliteli bölünmüş yollara, tünellere, köprülere, havaalanlarına ve internet erişim ağlarına sahip olmasında çok büyük payı bulunuyor. Bu hizmetlerden söz ederken 'yolları böldük, gönülleri birleştirdik', 'yolları böleriz ama ülkeyi böldürtmeyiz' diye veciz ifadeler kullanıyor.

Zoru Başarır

Bolu Dağı Tünelinin yapım sözleşmesi 1990 yılında imzalanmıştı. Ancak Ak Parti iktidara gelinceye kadar geçen 13 yılda tünelin yarısı bile yapılamamıştı. O zamanki yetkililer işin o haliyle bırakılmasını, tünelin açılan kısmının 'patates deposu' olarak kullanılabileceğini ifade ediyorlardı. Gerekçe olarak 'gevşek bir bölgeye rastlandığını, tünel açmak için boşaltma yapıldıkça yukarıdan akıntının devam ettiğini, dağı tamamen boşaltmanın mümkün olmayacağını, güzergah değişikliğinin maliyetinin çok yüksek olacağını, üstelik güzergah değişse bile benzer bir gevşek bölgeye yine rastlanabileceğini' ileri sürüyorlardı.

Binali Yıldırım'ın Ulaştırma Bakanı olduğu dönemde, yaklaşık üç yıl gibi kısa bir sürede Bolu Dağı Tüneli tamamlandı. Bundan sonra tünel açma sıradan bir iş haline geldi. Türkiye'nin hemen her tarafında dağlar delindi, tüneller açıldı, mesafeler kısaldı, ölüm virajları ortadan kalktı, sarp geçitler otobana dönüştü.

Esprili

Devlet Bakanı Ali Babacan'ın çabalarıyla 2010 yılında bütçe açıklarına sınırlama getiren bir 'mali kural' yasalaştırılmaya çalışılıyordu. Binali Yıldırım'ın başında bulunduğu Ulaştırma Bakanlığı başta olmak üzere bazı yatırımcı bakanlıklar iş yapma yeteneklerini zayıflatacağı gerekçesiyle mali kurala bağlı kalmanın doğru olmayacağını ileri sürüyorlardı. Sonunda mali kural fikrinden vazgeçildi. Bir gazeteci Binali Beye, Ali Babacan ile aralarında sorun olup olmadığını sorunca şu esprili cevabı aldı: 'Onun adı Ali, benim adım Binali, eder bin bir Ali, aramızda niçin sorun olsun ki'.

Pozitif

Ulaştırma Bakanı olduğu zaman, milletvekilleri bölgeleri için kendisinden hizmet talep ettiklerinde, hiçbir zaman yasak savıcı bir tavır takınmaz, işin nasıl yapılabileceğine odaklanırdı. Yapılması rantabl olmayan işlerde muhatabını ikna etmeye çalışırdı. Söz verdiği zaman sözünde durur, nabza göre şerbet vermeye çalışmaz, doğru olanı yapmaya çalışırdı.

Mütevazi

Ulaştırma Bakanlığı, Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı gibi yüksek makamlarda bulunduğu halde, doğallığını ve mütevaziliğini hep korudu. Makamını büyüklenme aracı haline getirmedi. Sürekli makamın yüklediği sorumluluğu yerine getirme duygusuyla hareket etti.

Ayinesi İştir Kişinin Lafa Bakılmaz

Bugüne kadar Türkiye genelinde ve İstanbul özelinde başardığı işler, Binali Beyin İstanbul için ideal bir belediye başkanı olacağını gösteriyor. Ulaştırma Bakanıyken Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve İstanbul Havaalanı gibi büyük işlerin başarılmasında büyük payı olan bu kıymetli insan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda İstanbul'un trafik sorununu çözecek ve İstanbul'u dünyanın önde gelen marka şehirlerinden biri yapacak bir vizyon geliştirebilir.

Sözün özü seçilmesi halinde Binali Bey az laf, çok iş üretmeye devam eder.