Bu haftaki yazımda Netflix gibi platformların TV kanallarına yönelik değişimi ve farklılık yapısına yönelik bir yazı dizisine başlayacağım. Toplamda 3 adet yazı dizimle her şeyini ele alacağız. İlk yazı dizisi ile başlıyorum.

Netflix, Amazon Prime, Apple TV, puhutv, BluTV, Turkcell TV Plus gibi çevrimiçi içerik servislerinin adlarını son dönemde sıkça duyar olduk. IMDB ve YouTube da bu alanda önemli adımlar atmaya başladı. Genellikle belli bir aylık ücret karşılığı hizmet sunan ve geniş kitlelere ulaşan bu servisler, medyanın ve eğlence sektörünün öne çıkan yayın platformları arasına girdi.

Televizyon kime 'aptal kutusu' kimine göre ise yüzyılın icadı. Öte yandan istediğimiz zaman, istediğimiz yerde, istediğimiz içeriğe bizi ulaştıran Netflix, BluTV, puhutv gibi dijital platformlar geleneksel televizyon yayıncılığına etkisini, izleyici alışkanlıklarını ve sansürü ortadan kaldırıyor.

Hayatımıza birden giren abonelikli isteğe bağlı video stream servisleri, acaba her evin başköşesinde duran televizyonun tahtını yıkıyor mu? Geleneksel televizyon yayıncılığı miladını dolduruyor mu? Peki ya sansür bu durumu nasıl etkileyecek?

Bu platformlar için hem televizyon hem internet hem de film teknolojilerini bir araya getiren bir döngü yapısı diyebiliriz.

Tabii ki belli açılardan devamlılıklar belli açıdan değişimler içeriyor ama buna bir internet televizyonculuğu, streaming, dijital platform da deniyor. Aslında teknik olarak yapılması gereken bir ayrım var. Bunlardan biri IP TV denilen, internet ağı üzerinden dağıtım yapan belli özel bir alt yapıya ihtiyaç duyan bir şey. Örneğin Türkiye'de Tivibu sistemi böyle. Ama Netflix, BluTV vb. platformlar isteğe bağlı video dediğimiz, üyelikle ve kamuya açık olan internet ağını kullanarak bize yayın ulaştıran platformlar olarak yer alıyor.

Türkiye'de TV yayıncılığı uydu ve karasal yayıncılığının baskın olduğu bir televizyon kültürüyle geldi ve öyle de devam ediyor. Çünkü bu platformlara iyi kalitede ulaşabilmek için iyi fiber alt yapılar olmalı ve bu durum ne yazık ki Türkiye'de çok geç gelişiyor. Hatta Netflix, Türkiye'de beni en iyi hangi internet sağlayıcısı firma ile sağlıklı bir şekilde izleyebilirsiniz onu da açıkça lanse ediyor. Sonuçta bu gibi platformlardaki dizi, film ve programları izlemek için iyi bir internet bağlantınızın da olması gerekiyor.

Öte yandan IP TV'de Türkiye'ye çok geç geldi. 2010'dan sonra Türkiye'de yayına girdi. Avrupa ve Amerika'da çok önceden yayıncılık kabloludan buraya kaymıştı. Biz yine biraz geç kaldık diyebiliriz.

Bir yandan da bu platformdaki videolarda gelir modeline göre sınıflandırma yapılabiliyor. Siz aylık bir ücret karşılığı ulaşıyorsunuz içeriğe. Ama bunun dışında reklam bazlı yayın yapan servisler de var, örneğin puhu tv. Ücret ödemiyorsunuz ama size reklam gösteriliyor. Bazen de parça başı kiralama ya da satın alma yapabildiğiniz iTunes gibi örnekler devreye giriyor. Hatta Youtube ya da Vimeo' da bu şekilde parça başı kiralama ve film satışı yapıyor. Aslında önümüzde çok fazla seçenek var. Bu seçenekler arasında artık bize izletilen değil bizim kendi tercihlerimize göre istediğimiz zaman istediğimiz yerde izleyebileceğimiz bir dünyaya doğru gidiyoruz.

Yazı dizime haftaya devam edeceğim. Takipte kalın!

Serkan Eskalen