Türk futbolunda son yıllarda üç büyükler olarak anılan İstanbul takımları ile bazı Anadolu kulüpleri arasındaki farkların ekonomik ve özellikle de sportif anlamda gittikçe azalma eğiliminde olduğunu görmekteyiz.
Anadolu takımlarının gelir düzeyi açısından milyonlarca taraftarı olan, her yıl milyonlarca liralık ürün ve bilet satışı yapan, sponsorluklardan ciddi gelirler elde eden İstanbul kulüplerine yaklaşması elbette çok zor. Fakat son birkaç yıldır futbolun önemli gündem maddelerinden biri olan UEFA'nın yürürlüğe koyduğu FFP (Financial Fair Play) uygulaması bu kulüplerin elini kolunu bağlamış durumda. Artık eskisi gibi yurtdışından yüksek bonservis bedelleri ile yatırım anlamında geri dönüşü olmayan pahalı transferleri kolay kolay yapamadıklarını görüyoruz.
Üç büyükler olarak bahsedilen kulüplerin her birinin borcu bugün '..MİLYAR LİRA' şeklinde ifade ediliyor. Devlet desteği olmasa hepsi kapıya kilit vurmak zorunda kalırdı.
Düşük bütçelerini doğru kullanarak gelecek vaat eden yerli/yabancı oyunculara yatırım yapan, kendi altyapısına yönelen Anadolu kulüpleri ise hem giderlerini azaltarak hem de bu oyuncuları yüksek bonservis bedelleri ile satarak ekonomilerini düzeltme yönünde önemli adımlar atıyor.
Kulüplerin mali açıdan çizdikleri başarı veya başarısızlık tablosu elbette paralel olarak sahaya da yansıyor. Sivasspor'un şu an ligde bulunduğu konum asla tesadüf değil.
Süper Lig'de oynanan karşılaşmaları incelediğimizde, artık Anadolu'daki hemen hemen her deplasmanın 'zor deplasman' olduğunu görüyoruz. Bugün hiç kimse Anadolu'ya herhangi bir deplasmana giden bir İstanbul takımının kolaylıkla 3 puan ile döneceğini iddia edemez. Ayrıca pek çok Anadolu takımı da artık İstanbul'a geldiğinde kafa kafaya mücadele vererek eli boş dönmüyor.
Böyle bir iklimin oluştuğu ortamda, saha dışı faktörlerle de baş edebildikleri takdirde Anadolu'dan yeni şampiyonlar çıkmasını önümüzdeki yıllarda oldukça mümkün görüyorum.
Ayrıca tıpkı geçtiğimiz yıl Akhisarspor, bu yıl da Yeni Malatyaspor örneklerinde olduğu gibi, bundan sonra da Avrupa arenasında ülkemizi çeşitli Anadolu takımlarının temsil etmesi artık sıradan bir durum haline gelebilir.
Gelelim Samsunsporumuza…
Geçtiğimiz sezon başında İsmail Uyanık ve Yüksel Yıldırım'ın girişimiyle şirketleşme yoluna gittikten sonra önceki dönemlerden kalan borçları temizleyip, yeni bir sayfa açtı Samsunspor. Artık transfer yapabilen, transfer ettiği oyuncularına ve personeline ödemelerini gününde yapan, bu yönüyle de futbol kamuoyunun dikkatini çekip, takdirini toplayan ve oyuncuların da forma giymek için can attığı bir kulüp haline geldi.
Türk futbolunda rüzgarın doğru yönetilen Anadolu kulüpleri lehine estiği şu dönemde, Samsunsporumuz mevcut bulunduğu ligden bir an önce çıkarak Süper Lig'deki yerini almalı ve yarışın içinde olmalıdır. Yüksel Yıldırım gibi bir şansa sahipken, onun ortaya koyduğu sermayeyi ve enerjisini doğru bir futbol aklıyla birleştirip değerlendirmek gerekir.
Doğru adımlar atıldığında teknik direktörümüz Ertuğrul Sağlam'ın imza töreninde belirttiği gibi 6. şampiyon olmamız uzak bir hayal değil.