Mesele sap ile samanı;

Kapçık ile kavuzu;

Kapçık, kavuz ile samanı karıştırmak mıdır gerçekten?

Yoksa mesele saman ithalatının sembolik değeri midir?

Buğdayın ve tahılların büyük bir kısmının anavatanı Anadolu'da, saman sorunu ile karşı karşıya kalmak gibi bir sorunumuz varken, konuyu teknik karışıklık üzerinden açıklamak ne kadar doğrudur?

*

Tahıllar ve özellikle Buğday üzerinde önemli bir birikimi temsil eden Dr. Gürbüz MIZRAK, 'Buğdayın Hikayesi' adlı kitabında, Buğday'ın bu coğrafyadaki yerini anlatıyor. 'Samana Takılıp Kalmayın' adlı makalesinde ise bugün makine ile işlenen samanın, dünün makinesiz işlenen saman ile teknik olarak aynı materyal olmadığını söylüyor.

Bilgisine başvurduğumuz Sayın MIZRAK; başak başakçıklardan oluşur. Başakçıların iki yanında dış kavuzlar vardır. İki dış kavuzun arasında çiçekler bulunur. Her bir çiçek, iç kavuzla kapçık arasında meydana gelir. Kapçık, ince zar gibi birşeydir.

Bu durumda, kapçığın tonlarca ithali kolay kolay mümkün değil.

Zaten bahsedilen kapçık ithalatı, 32 kg.

Kaldı ki 32 Kg samanın ithalatı oldukça komik olacaktır.

Yani anlayacağınız ortada bir karışıklık var.

Ben bu karışıklığı ya da karıştırılma işini ilgililerine bırakıyorum.

Beni, ortada bir saman ithalatı var mı yok mu konusu daha çok ilgilendiriyor.

Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan GAYTANCIOĞLU sosyal medyada bir twitter mesajı ve video yayınladı. Bulgaristan'dan Tren yoluyla ithal edilen saman balyalarını ve sevkiyat kamyonlarını paylaştı. Yine Tarım Bakanın, meclis bütçe görüşmeleri esansında, saman ithalatına dair verdiği bilgiler sosyal medyada dolaştığı gibi o toplantıda yer alan vekillerde bunu ifade ediyor.

Bütün bunlar ortada bir saman ithalatı gerçeği olduğunu gösteriyor.

Az ya da çok, hiç önemli değil.

Önemli olan Anadolu coğrafyasında samanın yurtdışından getirilmesi değil midir?

Buğdayın anavatanı olan bu coğrafyada tahıl sapı olan samanın, yine bu coğrafyada ithal edilmesi ya da yetersiz olması yeterince ayıplı bir durum değil mi?

Asıl sorun bu değil mi?

Saman ithalatının konuşuluyor olması değil mi?

Bu gibi durumlarda sembolik gerçeklikler, asıl gerçekliklerin habercisi değil mi?

Hayır değildir diyorsanız, o zaman ateşi söndürün, dumanı tütmesin.