Toplumsal olarak zor günlerden geçiyoruz.
Aslında dünyanın tamamı zor günlerden geçiyor.
Corona salgını insan sağlığını tehdit ederken, ülkelerin ekonomilerini de sıkıntıya sokuyor.
Küresel ticaret, insanlar arası ilişkiler, açık toplum faaliyetleri zor günler yaşıyor.
Salgın hastalıklar bugüne ait bir bir sorun değil.
Dünyanın zaman zaman yaşadığı ve bir şekilde atlattığı olaylar.
Elbette dünyanın hem bilgi birikimi hem de hastalıklarla mücadele gücü oldukça arttı.
Hastalıklar daha erken tanımlanıp daha erken sağıtılıyor.
Ülkemiz açısından genel kanaat, sürecin iyi yönetildiği yönünde.
Takip edebildiğim kadarıyla zamanında bilgilendirme yapılması, önlemlerin adım adım ve doğru zamanlı olarak alınması ülkemiz açısından olumlu bir durum.
Bu duyarlılık ile insanımıza ve ülkemize zarar vermeden geçip gitmesi herkes gibi benim de dileğimdir.
Koruyucu önlemlere riayet edilmesi, kamu ve bilim adına yapılan önerilere titizle uyulması gerekir.
Panikleyip aşırı gıda stoku yapmak, alışveriş merkezlerine saldırmak doğru gelmiyor bana.
Gerek ürün çeşitliliği olarak ve gerekse de temel gıda maddeleri üzerinden kendi (asgari) üretim yeterliliği olan ülkemizin, gıda stokçuluğu yapması gerçekçi değil.
Hele hele makarna, un, et, süt, yumurta gibi ürünlere aşırı talep yaratmanın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.
Dünyanın en büyük un ihracatçısı olduğumuzu, dünyanın önemli makarna üreticisi ülkelerinden biri olduğumuzu, süt, yumurta konusunda ise kendi kaynaklarımızın yeterli olduğunu, hatta yumurta ve beyaz ette ihracatçı bir ülke olduğumuzu özellikle hatırlatmak isterim.
Kırmızı et konusunda ise asgari durumlar için sorunumuzun olacağını sanmıyorum.
Temel gıda maddelerinin bu ana ürünler üzerinden üretildiğini belirtmeme gerek yok artık.
Aynı şekilde özellikle gribal enfeksiyonlarda önemli bir yeri olan sebze ve meyvecilikte, ülkemizin önemli bir üretim kapasitesine sahip olduğunu ve 12 ay boyunca bu ürünlerin çok fazla biyoçeşitlilik üzerinden üretilmekte olduğunu hepimiz biliyoruz. Gerek yaş ve gerek kuru, meyve ve sebzelere erişimde sorun olacağını düşünmüyorum.
Kısaca söylemek istiyorum ki temel gıda maddeleri açısından ülke olarak dezavantajlı bir ülke değiliz.
Bu hususta paniklemeye ya da aşırı talep ve biriktirmeye ihtiyaç olmayacağını düşünüyorum.
İşte bu nedenle hep söylüyoruz:
Tarım hayattır.
Tarım stratejiktir ve sadece gıda güvenliği değil aynı zamanda ulusal güvenlik kaynağıdır.
İyi zamanlarda size para kazandırdığı gibi toplum sağlığının tehdit altında olduğu zamanlar da supap görevi yapar.
İşte bu yüzdendir ki tarım'ı korumalı, kollamalıyız.
Hem de, pamuklara sararak.