Yazıma başlamadan önce Samsun'a büyük değer ve anlam yüklemiş, okul yaptırıp Ondokuz Mayıs Üniversite'sine bağışlamış (öğrenciliğimin bir bölümünde de orada öğrenim görmüştüm) değerli büyüğümüz Cemal Yeşilyurt'a Allah'tan rahmet diliyor, geride kalan ailesine ve sevenlerine tüm Samsunlulara başsağlığı diliyorum. Samsun senin gibi bir iş insanını ve ağabeyini her zaman özleyecektir.

***

Gelelim, bugünün konusuna. Biraz nostalji yapalım, hafızaları tazeleyelim. Geçmişten ders alarak geleceğe yön verelim. Geçmiş ile bugün arasında bir fark var mı tartışılır ama bugün ile gelecek arasında bir fark yaratılabilir mi onları paylaşalım. İşin özü siyasete dahil olan, olması ihtiyaç haline gelen ve yaşamın her alanında gençlerin sesinin gür çıkması gereken bir neslin siyasetin geleceğine yön ve karar vermesi gerekmektedir diye düşünüyorum.

Tarih 2011 yılının Mart ayı? Bir köşe yazısı okumuştum ve çok da beğenmiştim hemen notlarımın arasına kaydettim. Ama kim yazdı, hangi köşede yazdı onu maalesef bulamadım. Yazar, siyasetin içerisindeki dost, arkadaş, vefa ve dava adamlığını ele almıştı. Notlarımdaki kadarıyla bir bölümü şöyle başlayıp bitiyordu, "siyasette koltuk o kadar baş döndüren bir güzelliğe sahiptir ki; ne baba oğul ilişkisi dinler, ne dost arkadaş, ne de siyasal idealizm. O yüzden hemen hemen her Musa'nın bir firavunu, her Sezar'ın da bir Brütüs'ü vardır. En iyisi her lider Allah'a dua etsin bana Recai Kutan veya Hüsamettin Cindoruk gibi dava adamları nasip etsin diye".

Bu yazının kaleme alındığı o günlerde dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal kendisine yapılan komployla mücadele edeceğini beyan ederek, görevinden istifa ettiğini açıklamıştı. Yanındaki elli yıllık dostları, yol arkadaşları Sayın Baykal'ı o virajda yarı yolda bırakmış arkalarını dönmüşlerdi. O dönemler çoğu yaşananlara benim de şahitlik ettiğim siyasetin ötesinde şahsi sevginin ön plana çıktığı duygu dolu günlerdi. Bu kadar anlam yüklemem belki sevgimden, belki siyasete olan genç bakışımdandı. Bu ve bunun gibi olaylar siyasetin uzun maratonunda karşımıza tekrar çıkar mı bilemem ama bu tip kendinden menkul olayları kimseye yaşatmamak için o günlerde kendi kendime söz vermiştim onu çok iyi hatırlıyorum.

Aslında yukarıda yazdığım bu yaşananlara da her cepheden bakmak gerekir, herkesi dinlemek gerekir diye de fikirler ortaya atanlar oldu. Onlar siyasetin gereğini yaptık diyerek kendilerince doğru yapmışlardı; işte bu kadar kolay ve basitti onlar için? Siyasetin kuralı, ikbal, makam?

Siyaseti sadece matematik üzerinden yapanlar, matematiği güçlü diye kendilerine samimiyetten uzak dost edinenler bugün kısa vadede belki kazanırlar ama ileriye dönük cemiyette tutunmaları maalesef mümkün değildir. Türk siyasal tarihinde bu ve bunun gibi yaşanmışlar çoktur, örnekleriyle gerçektirler.

Şimdi bunları neden yazıyorum?

Sizleri hem Cumhuriyet Halk Partisi siyasetinde on yıl geriye götürüp nostalji yaşatmak istedim, hem de siyasette gerçek dostların da her daim var olduğunu hatırlatmak istedim. Öyle insanları bulmak zordur ama bulduğun zaman da kaybetmek büyük bir kayıptır.

Genç bakış, genç fikir, genç topluluk yani siyasette gençlerin yeri ve konumundan bahsediyoruz; işte size genç bir bakış açısı. Alışılagelmiş kalıplara meydan okuyan bir düşünce kesiti? Bu yazdığım bir hatırattaki siyasetin kuralı denilen kurt avını, köhne zihniyeti çürütür müyüz bilemem ama; çıkar, menfaat ve makam uğruna bu köhne zihniyetin de bizi değiştirmeyeceği, değiştiremeyeceği de aşikar.

Kalın sağlıcakla?