Yarı yıl tatili, ara dönem... 
İlköğretim yıllarımızda sömestr idi adı.
Sınıf atlamasak da notlar önemliydi.
Çok Zayıf, Zayıf, Orta, İyi, Pekiyi...
Şubat tatiline moralli girebilmedeki kriterler.
Gurur abidesi ah o karneler var ya.
Hedef onunla eve mutlu dönebilmekti.
Karne verileceği gün zaman geçmek bilmezdi, gelmezdi son ders.
Son dersin dahi işlendiği günler hala hafızalarda.
Karnelerin dağıtımıyla coşku zirveye çıkarken, bazılarında ise hüzün.
Az değil neredeyse elli yıl öncesine gittim.
Çocuklarımız ara tatile girerken aklıma gelenler.
Öğretmeni ve arkadaşlarıyla doyasıya kucaklaşmadan anlamsız bir tatile giriş.
Eğitimin sorunları zaten varken virüsle hepten tadıtuzu kaçtı.
Yüz yüze eğitimler ne kadar değerliymiş meğer. 
Bugünlerde karşılıklı eğitimin verimi öylesine öne çıktı ki. 
Çocuk sesleriyle zenginleşen okul bahçeleri...
Ders arası koşarken öğretmenine çarpanlar...
Geç kaldığında öğretmenine mahcup olanlar...
Melodisiyle çevreye renk katan okul zilleriyle harekete geçen minikler...
Sınıfında öğretmenini beklerken haylazlık yapanlar...
Öğretmenine veya ailesine arkadaşlarını şikayet edenler...
Derste öğretmeninin gözüne girmek isteyenler... 
Ödevini yapmadığından dersin bir an önce bitmesini bekleyenler... 
Ödevleri yaparken bunalınca anne babaya yönelenler...
Bunlar gelecekte anılarda kalacak tatlı davranışlar...
Öğretmen öğrenci kucaklaşması olmazsa olmazımız.  
Online eğitimde bunların hiçbiri yaşanmadı ki.
Öğrencilerine ulaşmada öğretmenlerimiz teknolojiyi kullanmasına kullandılar da.
Hedefledikleri veya düşündükleri verimin ne kadarını sağladılar acaba?
Öğrencisinin başını okşayamayan, yanağından makas alamayan, yeri geldiğinde öğrencisini ikaz edemeyen öğretmen eğitimde ne kadar verimli olabilir? 
Eğitimde çok büyük kayıp yıllardan geçiyoruz.
Karneler hazırlanıp dağıtıldı, ara tatil başladı.
Dileğimiz 'Öğrencinin öğretmenine kavuşması'.
Bir an önce hasretliğin son bulmasıdır.