Cihan tarihinin gördüğü en büyük komutanlardan biri, Atatürk’e göre de
birincisidir. “Biz onun altı asır önce uyguladıklarını bugün öğrenmeye
çalışıyoruz” der. Yönettiği hiçbir savaşı kaybetmemiştir. Ege
Denizi’nden Çin Seddi’ne uzanan bir büyük imparatorluk kurmuştur.
Şuurlu bir Türk, imanlı bir Müslümandır ama biz Batı Türkleri pek
sevmeyiz. Osmanlı hakanı Sultan Yıldırım Beyazıt’ı yenmiştir. Yenen de
Türktür yenilen de; yenen de Müslümandır yenilen de, ama Osmanlı
yanımız ağır basar ve biz tarihin bu en büyük askerini, en büyük
cihangirlerinin birini, belki de birincisini pek sevmeyiz, hatta
bazılarımız nefret bile eder.

Timur Beyden bahsediyorum. Keşke kader o iki Türkü, Timur Beyle
Beyazıt Han’ı karşı karşıya getirmeseydi de birinin batıya, diğerinin
de doğuya yürüyüşü kesintiye uğramasaydı. Ve biri Viyana’ya doğru at
salsaydı diğeri de o yer götürmez ve asla yenilmez ordusuyla Çin’e
dalsaydı. Türkün, İslamın ve insanlığın kaderi kim bilir nasıl
şekillenirdi.

Timur’un hasta yatağında yazdırdığı oğullarına vasiyeti ve
öğütleri(Tüzükât-ı Timur) Timur’un Prensipleri adıyla ve günümüz
Türkçesiyle yayınlandı. Her siyaset ve özellikle de her devlet
adamının mutlaka okuması ve dersler çıkarması gereken bir kitap.

Timur Beyin vasiyetinin(prensiplerinin) ana omurgasını “adalet”
duygusu oluşturur. Onun için adalet dost için de düşman için de
vazgeçilmez temel prensiptir. “Dost ve düşmanlarıma eşitlikle muamele
ve iltifat ettim… İyi muamelem suçsuzları olduğu kadar kabahatlileri
de kapsadı… Mazlumu, zalimlerin elinden kurtardım… Suçsuzları asla
kabahatli çıkartmadım” der. Adalette dost ve düşmana eşitlikle muamele
ve de suçsuzları asla kabahatli çıkartmamak; dünyanın asırlarca
peşinde koştuğu ve hala yakalayamadığı ve hatta her geçen gün biraz
daha uzaklaştığı anlayış! Nasıl saygı duyulmaz ve nasıl alkışlanmaz?

“İyiliklere iyilikle mukabele etmek; kötülüklere cezalarını yeterince
ve süratle vermek” de Timur’un temel prensiplerindendir. Burada dikkat
edilmesi gereken husus “kötülüklere cezaların yeterince” verilmesidir.
Ne az ne de çok, yeterince ve süratle. Geciken adaletin adalet
olmadığı kuralının asırlar öncesinden idraki.

Tüzükât-ı Timur bir köşe yazısına sığacak değil;
okumayanlar/okumayacak olanlar için zaman zaman alıntılar yapacağım.
Bugün son bir alıntıyı hakanın vezir ataması sırasında dikkat etmesi
gereken hususlarla ilgili olarak yapacağım:

“(Hakan) Vezir seçerken onun afif(iffetli), doğru, adil ve
faziletkâr(erdemli) olmasına dikkat etmelidir. Çünkü adaletli bir
vezir, zalim bir hükümdar tarafından haksız yere gösterilen hiddet,
şiddet ve haksızlığı tamir eder. Fakat vezir de hükümdarı gibi zorba
ve zalim ise hükümet yıkılmakta gecikmez.”

Günümüz siyasetçi ve yöneticilerinin tarihten alacağı çok dersler var.