Sadece konuşan bir toplum olmaya doğru gidiyoruz.
Konuşulanların tamamına yakını, acı acı güldüren türden.
Bu bizim yapımızdan mı kaynaklanıyor, yoksa iş yapabilecek meziyetlerden yoksun oluşumuzdan mı, doğrusu çözebilmiş değilim.
Herkes konuşuyor, doğru-yanlış.
Konuşulanların yüzde birini gerçekleştirebilsek, bir arpa boyu yol kat edeceğiz ama nerede?
Geçmişin siyasetçileri, aydınları, iş çevreleri, gazetecileri, sokaktaki vatandaşı günümüzdekilerden yakınıyor, kan kaybına uğradığımızı öne sürerek hayıflanıyor.
Ya günümüzdekiler ne yapıyor?
Çağ atladığımızı, hep daha ileriye doğru yol aldığımızı, geçmişin beceriksizliklerine sünger çekildiğini topluma aşılamaya çalışıyor.
Bu yönde başarılı olmuyor da değiller.
Çünkü toplumumuz değerlendirme yapmak yerine, alkış tutmakla yetiniyor, geleceği düşünmeden.
Günümüzde aldatmak alışkanlık haline gelmiş, ‘yerse düşüncesiyle.
Her sabah ilk işim gazeteleri okumak.
Belli yerlerin adamlarının, yetkilendirilenlerinin açıklamaları inanın beni hayretler içerisinde bırakıyor.
İlk etapta kimsenin ciddiye almayacağını düşünüyorum ama sokağa çıkınca önemseyenleri görerek ‘vay halimize demekten kendimi alamıyorum.
Sonrasında ise ‘Nereye gidiyoruz? diyerek endişeye kapılıyorum.
Hele hele günümüz siyasilerinin sadece aldatmaya yönelik hayallerine tanık oldukça; inanın geçmişin siyasilerine büyük haksızlıklarda bunduğumuza beni sevk ediyor.
Dün gazetelerimizden birinde AK Parti Samsun İl Başkanı Osman Çetinkayanın bir haberini okudum.
Sayın Çetinkaya ‘8 milletvekili çıkaracağız diyor.
Söyleyebilir ama Samsunun önümüzdeki seçimlerde milletvekili sayısının 10a çıkacağını iddia etmesine ne demeli?
Samsunun milletvekili sayısının 10a çıkabilmesi için tek yol TBMMdeki milletvekili sayısının yükseltilmesiyle mümkün olabilir.
Böyle bir şey şimdilik söz konusu değil.
Başka türlü nasıl olabilir?
Samsunun göç almasıyla.
Bu da mümkün olmadığına göre, aksine göç verdiği gerçeği ortadayken nasıl olabilecek?
Sayın Çetinkaya bir açıklayıversin de öğrenelim.
Kısacası ağzı olan konuşuyor.
Bu toplum da ya inanıyor ya da inanıyor gibi görünüp bileniyor.
Sizce hangisi?

MHP tamam, sıra CHPde…

MHP İl Kongresi geçen cumartesi günü yapıldı.
MHPyi çökerten değil, şahlandıracak bir listenin kazandığı öne sürülüyor.
MHPdeki taze kan, özellikle Ülkücü Camia da heyecan yarattı.
Yeni Başkan Şaban Kılıç işe hızlı başladı.
Seçimin ertesi günü partililerle ilk buluşmasını yaptı.
Önceliği Ülkü Ocaklarına vereceğini belirten Şaban Kılıç, Ülkü Ocaklarındaki arkadaşlarımızın önünü açacağız. Samsunda liselerde ülkücü insan tipi görmek için mücadele edeceğiz. Kimseye boynumuz eğri değil. Sadece bizlere dua edin dedi.
Bu sözleri tartışmaya açık.
Tartışılacak da.
Ülkücü insan tipi liselerden değil, üniversitelerden başlatılsa daha uygun görenler olacaktır.
Zira, lise öğrencileri henüz çocuk yaşta.
‘Ağaç yaşken eğilir düşüncesiyle hareket edilirse, Ülkücü camia için iyi de diğer camiaları da liseye sokarsa kaos yaratmaz mı?
Gruplaşmalara yol açıp, arzulanmayan duruma neden olmaz mı?
Kısacası, bu düşünce bir kez daha gözden geçirilmelidir.
‘Kaş yapayım, derken, göz çıkarmamak adına.
Her neyse, MHPde şahlanış dönemi başlayacağa benziyor, ya CHPde?
Onlar yapacakları kongrede MHPnin yaptığını becerebilecek mi?
Ana muhalefet partisi, becermek zorunda.
Aksi takdirde bırakın iktidar olmayı ana muhalefet partisi olmayı da yitirirler.
Bizden sadece hatırlatması.

Mağdur olan olana…

Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.
Marketler türedi, bakkallar yok oldu.
Fabrikalar türedi, fırıncılar mağdur oldu.
Kısacası büyükler ortaya çıktı, küçükler şaşkına döndü.
Büyükler, ‘Halka ucuzu getiriyoruz diyerek kendilerini savunurken, küçükler, ‘Büyüklerle baş edemiyoruz diyerek ağlıyor.
Buna haksız rekabet mi denir bilemiyorum.
Büyüklere bakarsanız, halkın yanında olduklarını söyleyecekler.
Küçüklere bakarsanız, ‘Biz mağdur ediliyoruz diyecekler.
Bu işin ortası var mı?
Vardır elbet.
Büyükler ayrı bir alanda, küçükler de mahalle aralarında riskini arayacak.
Biz tüketiciler de kesemizi de düşüneceğiz, mağdur olanları da.
‘Haksız rekabet var diyen fırıncılar isyan edeceğine, mağdur olamayacakları bir arayışa yönelirlerse daha iyi olmaz mı?
Yorum sizin.

Gülümse:
Hazırlıklı ol…
Bir baba okul çıkışı oğlunu alıp sinemaya bir Kızılderili filmine götürmüş.
Filmi izleyen çocuk merakla:
Baba Kızılderililer neden yüzünü gözünü boyuyor? diye sorar.
Savaşa hazırlanıyorlar oğlum.
Sinemadan sonra eve dönerler. Evden içeri girer girmez çocuk annesinin yanına gider. Annesi yatak odasında aynanın karşısında makyaj yapmaktadır. Annesinin yanına gitmesiyle dönmesi bir olan çocuk telaşla:
Baba hazırlıklı ol! Annem savaşa hazırlanıyor diye bağırır.

General er…
Karargahın içinde bir sağa, bir sola yalpalayarak dolaşan zil zurna bir eri çavuş durdurarak:br /> Salak, eğer içkiye bu kadar meraklı olmasaydın, günün birinde mutlaka çavuş olurdun der.
Er yalpalayarak:
Boş ver, ben içince bırak çavuşu general oluyorum be! der.

Aforizma:
Sözünü tartmadan söyleyebiliyor isen, aldığın cevaptan incinmeyeceksin!

Tarihte Bugün:
15 Mayıs 1919 : İtilaf Devletleri desteğindeki Yunanlılar, İzmir i işgal etti. Gazeteci Hasan Tahsin ve Askerlik Şubesi Başkanı Albay Süleyman Fethi öldürüldü.