Eğer bir adama düşmansanız ve beddua edecekseniz ona 'aptal dost' dileyin yeter. Düşmana gerek yok. O aptal dost(!) o talihsizin başına öyle dertler açar ki nice akıllı düşman onun verdiği zararı veremez.

Adamın biri kalkmış kendi asli işiyle uğraşmak yerine bu milletin değerlerine aklınca - ve güya çaktırmadan- savaş açıyor. Bir diğer işgüzar da yoldaşını savunmak gibi bir gayretkeşliğin peşinde aynı halta ortak oluyor.

Biri biraz daha yürekli galiba, hiçbir yalanın arkasına sığınmadan yapıyor yapacağını, 10. Yıl Marşı'nı yasaklıyor. Öbürü, ona arka çıkma ayakları altında aynı işe soyunan öbürü ise 'İstiklal Marşı"nın arkasına saklanıyor. 10. Yıl Marşı, İstiklal Marşı yerine geçirilmek isteniyormuş da bizimki buna tepkiliymiş. Saçmalığın, hatta inkarın ve hatta ihanetin bile yüreklisine hasret kalacağımız hiç aklımıza gelmezdi. Aklımıza gelmeyenler başımıza geliyor.

'Osmanlının aptal dostları' bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek Osmanlıya zarar veriyor. Onlar Cumhuriyete ar ve namus kurallarını bir kenara bırakarak saldırdıkça, belden aşağı vurdukça; günün birinde birilerinin sabır bentleri yıkılır ve 'Al sana Osmanlı' der de açılmaması gereken bazı sayfaları açarlarsa, Osmanlıyı sevenler üzülür. Ben Cumhuriyet'i sevdiğim kadar Osmanlı'yı da severim ve başta ben üzülürüm.

KAFKAS DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇAR

Bir marş vardı, bizim çocukluk yılarımızda: 'İzmir'in dağlarında çiçekler açar/ Altın güneş orda sırmalar saçar/ Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar/ Yaşa Mustafa Kemal Paşa, çok yaşa/ Adın yazılacak her mücevher taşa…'

Aslı başkadır; 'Kafkasya dağlarında çiçekler açar/ Altın güneş orda sırmalar saçar/ Bozulmuş düşmanlar( Moskoflar) hep yel gibi kaçar/ Kader böyle imiş ey garip ana/ Kanım helal olsun güzel vatana' diye başlar. Ve 'Kafkasya dağlarına bomba koydular/Türkün sancağını öne koydular/ Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular/ Kader böyle imiş ey garip ana/ Kanım helal olsun güzel vatana' diye devam eder.

Tamamı dört kıtadır. Birinci Dünya Savaşı'nda Türk ordularının Kafkaslardaki şanlı mücadelesini anlatır. Daha sonra Milli Mücadele'de İzmir'e giren orduya ve onun başkumandanı Mustafa Kemal Paşa'ya uyarlanmış. Şimdilerde bir aklı evvel tutmuş bu marşı bir sivile, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Binali Yıldırım'a uyarlamış. Sayın Başbakan memleketi Erzincan'a gidişinde bu marşın uyarlanmış şekliyle karşılanmış. Hem de mehter eşliğinde: 'Aşılmaz dağları usta ile aştın, tarihe silinmez izler bıraktın, Asya ile Avrupa'yı kucaklaştırdın. Yaşa Binali Yıldırım çok yaşa, adın yazılacak bu kutlu yola.'

Yapmayın beyler, ne olur yapmayın; ne kadar önemli olursa olsun, bir tüp geçişi bu milletin bağımsızlığını kazandığı Milli Mücadele'yle eş tutmaya kalkmayın. İkisi çok farklı şeylerdir ve biri diğerinin karşıtı değil doğal, sonucudur. O tüp geçişi hazırlayan o milli Mücadele ve Milli Mücadele'nin kazandırdığı bu milli devlettir.