Lumière kardeşler 1895'te sinema tarihini başlatan gösterimi yaparken, Mustafa Kemal 14 yaşındadır. Paris gösteriminin yankıları sürerken, ilk kısa filmler çekildi, kamera operatörleri çekim için farklı ülkelere gönderildi, film gösterilen küçük çaplı sinema salonları kuruldu. İstanbul'da ilk gösterim, 1896'da Sigmund Weinberg tarafından, Galatasaray'da bir birahanede yapıldı. Türk sinemasını başlatan yapım sayılan Fuat Uzkınay'ın çektiği "Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" adlı film Kasım 1914'e tarihlendirilmektedir.

Enver Paşa'nın Alman ordu filmlerinde sinemanın propaganda gücünü fark edip 1915'te Merkez Ordu Sinema Dairesi'ni kurması ile devlet '7. Sanata' ilk kez el atmıştır. O günlerde Mustafa Kemal, Çanakkale'de dünya savaş tarihinde destan yazmakla meşguldü. 1916'da Müdafaa-i Milliye Cemiyeti'nin ekipleri, savaş belgesi niteliğinde I. Dünya Savaşı cephelerini kaydediyordu. 1920'lerin başında Muhsin Ertuğrul, Seden kardeşlerle işbirliği yaparak tiyatro adamlığından sinemaya el attığında bizde (Pençe, Casus, Mürebbiye, Bican Efendi Vekilharç) sadece birkaç film vardır. Yurtdışında tecrübe edinen Ertuğrul, Türkiye'de ilk, "İstanbul'da Bir Facia-i Aşk"ı çekti.

29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilanı ve ardından gelen devrimlere, aslında sinema da dahildi. Atatürk, sağlığında bu sanat için; "… Gelecekteki dünyanın bir dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit gibi gelen eğlence olan radyo ve sinema, bir çeyrek asra kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir. Japonya'daki kadın, Amerika'daki zenci, Eskimo'nun ne dediğini anlayacaktır. Tek ve birleşik bir dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun keşfi yanında tarihte devirler açan matbaa, barut, Amerika'nın keşfi gibi olaylar oyuncak nisbetinde kalacaktır," demiş ve sinemayı teşvik girişimlerinde bulunmuştur. Mesela gösterimine gittiği 'Çanakkale Harbi' filmi ilgisini çekiyor. Orada ücret bahsi geçince, halkın bu faydalı icattan gereğince faydalanmasını, sinemacılığın gelişmesini istediğinden, alınan vergilerin düşürülmesini emrediyor. Ankara'ya döndükten sonra gerçekten de alınan vergiler %10'a indirilmiş oluyor.

Mustafa Kemal Atatürk'ün, 1933'te Muhsin Ertuğrul'un çektiği 'Bir Millet Uyanıyor' filminde kısa bir rol almış; bir resmigeçit töreni için hazırlanıp kamera karşısına geçmiştir. Cumhuriyet'in 10. yılında da devrimin gücünü perdeye yansıtmak adına Sovyet sinemacılarla 1933'te bir işbirliği yapılmasını sağlayarak; "Türkiye'nin Kalbi Ankara" filmini yaptırmıştır. 29 Ekim 1933 tarihli, Atatürk'ün kendi sesinden dinlediğimiz 10. yıl nutku bu filmdendir.

Atatürk'ün sağlığında yerli sinemanın yeni kurulan bir ülke sineması açısından özgün ve özgür olduğu söylenebilir. Yurt dışındaki benzerlerine oranla devlet adına daha az propaganda aracı olarak kullanılmış, orduyu ve savaşı anlatan filmler, sadece kazanılan kurtuluş mücadelesinin gerçekliğini göstermek amacıyla çekilmiştir.

Nihayet, 19yy sonuna denk gelen bir teknolojinin yayılışıyla, Atatürk Cumhuriyeti'nin doğumu aynı dönemdedir. Bugün Atatürk'ün resmigeçit ve törenlerde kaydedilen canlı konuşmalarını, 'belge çeken film operatörleri' sayesinde halen izleyebilmekteyiz.

10 Kasım'a denk gelen bu yazımla Ata'mızı bir defa daha anıyorum. Ruhu şad olsun. Ne demişti Büyük Önder? 'Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.'

*

Samsun Sinema Topluluğu olarak 56lar'daki Siyah Beyaz Cafe'de her Çarşamba yaptığımız film gösterimlerinin bu haftaki programı, Seyfi Teoman imzalı, 2011 tarihli Bizim Büyük Çaresizliğimiz. 14 Kasım Çarşamba akşamı, 19.30'da. Sunumu İsmail Önder yapacak.

Sevgiyle, sanatla kalın…