Geçen hafta Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçim heyecanı yaşanırken, Macaristan ın Bugaç kentinde çok başka türlü bir heyecan vardı. Hun/Türk soylu halklar arasındaki kardeşlik duygularını pekiştirmek amacıyla ilk olarak 2008 yılında düzenlenen ve her iki yılda bir tekrarlanması kararlaştırılan dünyanın en büyük gelenek yaşatıcı organizasyonu “Turan Kurultayı”nın dördüncüsü 8 Ağustos Cuma günü başlayıp, 10 Ağustos Pazar günü sona erdi. Bu yıl yirmi yedi ülkeden üç yüz bini aşkın ziyaretçinin akın ettiği kurultayda Türkiye, KKTC, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tataristan, Başkurdistan, Doğu Türkistan, Yakutistan ve diğer Türk ülkelerinin yanı sıra Macaristan, Moğolistan ve çeşitli Avrupa ülkelerinden Hun/Türk soylu topluluklar boy gösterdi.
Kurultayın resmi açılışı, 7 Ağustos’ta Macaristan Parlamentosu’ndaki özel oturumla yapıldı. Türkiye adına Budapeşte Büyükelçimiz Şakir Fakılı ile bazı sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin hazır bulunduğu oturum, Meclis Başkanvekili Sandor Lezsak’ın açılış konuşmasının ardından katılımcı heyetlerin takdimiyle devam etti. Takdim esnasında bilhassa Kıbrıs, Kırım ve Doğu Türkistan gibi sancılı coğrafyaların heyetlerine yapılan sevgi dolu tezahüratlar dikkat çekti. 8’inden itibaren Bugaç Ovası’nı üs tutan festival etkinliklerine iştirakçi ülke ve toplulukların bayraklarının at üstünde tek tek sergilenmesiyle başlandı. Macaristan’ın üçüncü büyük partisi olan ve Turancı tezleri savunan Jobbik’in genç lideri Gábor Gona’nın da takip ettiği etkinlikler kapsamında 1500-2000 yıl önceki Ortaasya halklarının yaşam tarzını yansıtan canlandırmalar sahnelendi, göçebe çadırları kuruldu, geleneksel halk dansları oynandı, konserler verildi. Eski Türk kavimlerine özgü kürklü kalpaklar, deri kıyafetler ve zırhlar giyen yüzlerce süvarinin gerçekleştirdiği geçit töreni, düellolar, atlı güreş ve okçuluk müsabakaları izleyenleri büyüledi. Birkaç müzenin işbirliğiyle iki dev çadırda sunulan ve İskitler, Hunlar, Avarlar gibi tarihi Türk topluluklarına ait çok sayıda arkeolojik materyali gözler önüne seren “Atalar Çadırı” adlı sergi, kurultayın bir diğer ilgi çekici öğesiydi. Kamp alanının girişine yerleştirilen ve her sabah katılımcıları uyandırma görevini üstlenen devasa Şaman davulu ise Turan soylu halkların kadim inançlarından esintiler yaşattı.
2016 yılında yapılacak olan 5. Turan Kurultayı’nın adresi de yine Macaristan’ın Bugaç kenti olacak. Fakat altıncı festivale ya da benzeri festivallere mutlaka Türkiye’nin ev sahipliği yapması gerektiğini düşünüyorum. Turan dünyasının en güçlü üyesi konumundaki Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç değilse Macaristan kadar girişken davranıp bu tip organizasyonların öncülüğünü üstlenmesi şarttır. İstanbulumuzun, Ankaramızın, İzmirimizin, Antalyamızın, Erzurumumuzun, Diyarbakırımızın yahut öteki kentlerimizden herhangi birinin Turan kurultaylarına en iyi şekilde ev sahipliği yapabileceğine ve gelen kardeş halkları layıkıyla ağırlayabileceğine zerre şüphem yoktur. Peki ya güzel memleketimiz Samsun’un ev sahipliğinde ve mesela Bafra ya da Çarşamba ovalarımızdan birinde yapılacak böylesi bir kurultayın hayalini kurmak sizi de heyecanlandırmıyor mu?