Cümlenin tamamı "Dizimizi dövmeyi bırakıp başarı öykülerimizi
konuşalım ve gurur duyalım' şeklinde ve Samsun Büyükşehir Belediye
Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'a ait. Başkan Yılmaz, bu cümleyi kentin önde
gelen sanayici ve işadamları ile yaptığı bir kahvaltıda kurmuş.
Başarı öyküleri hem yaşanan günü güzel ve anlamlı kılan hem de
geleceğe ışık tutan öykülerdir. Mutlaka yazılmalı, mutlaka okunmalı ve
anlatılmalı. Sadece boş bir övünme için değil, yeni ufuklar açmak ve o
ufuklara kanat çırpacaklara özgüven aşılamak için de anlatılmalı ve
yazılmalı. Bu o başarıları gerçekleştirenlerin en tabii hakkı,
başarılara tanık olanların da en başta gelen görevi.
Mutlaka anlatılmalı ve yazılmalı ama bu hak ve görev, asla geçmişi
inkar ve 'diz dövmeyi haklı kılan' noksanları gözardı etmeden. Ne
yazık ki Türk siyasetçisi ve Türk aydınının bu konudaki sicili pek de
iyi değil. Kendi başarı öyküsünü anlatan her başarılı siyasetçinin
ülke ve kent tarihini 'kendisinden ya da partisinden
öncesi-kendisinden ya da partisinden sonrası' diye bölmesi ve kendi
döneminin başarılarını abartarak anlatırken kendisinden önceki dönemi
yok sayması gibi bir davranış yaygınlık kazanıyor.
Sayın Başkan, konuşmasında Samsun'un 'hızla değişiyor, dönüşüyor,
gelişiyor. Bu avantaj ve güzelliklere baktığımızda bize düşen şey
doludizgin üretmek ve ürettiğimizi satacak pazarlar bulmaktır. Pazar
konusunda Samsun'un sıkıntısı var. Aslında bu sorununu Rusya ile hava
yolu bağlantısı sağlayarak çözmek üzereydik. Ancak Rusya krizinin
çıkmasıyla hesaplarımız askıda kaldı. Rusya krizi olmasaydı kuzey
sahillerde ihracat yapabilecek fırsatlar araştıracaktık. Ama en kısa
zamanda sona erip ilişkilerin normalleşeceğini düşünüyorum' demiş.
Benim sorum da tam bu noktada: Samsun'un temel sorunu üretim mi
ihracat mı? Aslında Sayın Yılmaz da 'Bize düşen şey doludizgin
üretmek' derken sorumun cevabını da veriyor. Üretmeden ya da başka bir
ifadeyle satacak malınız olmadan ihracat yapmak mümkün mü? Samsun
Ticaret ve Sanayi Odası'nın raporları ilgililerin kütüphanelerinde
duruyor. Kaldı ki, oradaki bilgilerin çok daha fazlası devlet
kurumlarının internet ortamında mevcut. O rakamlar ve üretim sorunları
ortada dururken; 'ihracatta öyküsü yazılabilecek bir başarı'
beklemekten söz etmek, biraz fazla iyimserlik olmaz mı? Samsun
ihracattaki bu iyimserliği ya da bir başka ifadeyle geleceğe yönelik
umut aşılama operasyonu daha önce yaşadı. 2012'de hazırlanan 'Samsun
İhracat Eylem Planı' 2015'te 1 milyar, 2019'da 3, 2023'de 6 milyar
dolar ihracatı hedefliyordu.
O eylem planı yapıldığında dönemin tüm yetkilileri bu hedeflerin
geçekleşeceği yolunda çok umut verici ifadeler kullanmışlardı. Hatta
Sayın Başkan kabul ettiği genç işadamlarına 'Ben önünüze düşer dünyayı
adım adım dolaşırım' mealinde ifadelerle yardımlar vaadetmişti. O
günlerde de ben kent ihracatının 2002'den 2012'ye kadar gösterdiği
gelişmeyi ortaya koyarak bu hedefin gerçekleşmesinin hayal hatta hayal
ötesi olduğunu yazmış ve bazı eleştirileri üzerime çekmiştim. Ne yazık
ki zamanın Samsun Valisi Sayın Hüseyin Aksoy Beyin ifadesiyle 'kent
dinamiklerinin' belirlediği iyimser hesaplamalar değil 'benim karamsar
tahminlerim' doğru çıktı. Samsun ihracatı son beş yılda ileriye gitmek
yerine geriye gitti.
'Güvenmek ve hayal etmek, hayal etmek ve hedef belirlemek' iyi şey ama
ne yazık ki yeterli değil. Samsun'un sorunu pazar sorunu değil, hele o
toplantıda Sayın Başkan'ın ifade ettiği gibi 'Rusya ile hava
ulaşımının tam da kurulacağı sırada çıkan Türkiye Rusya gerginliği'
hiç değil. Samsun'un sorunu üretememektir. Satacak malınız yoksa
istediğiniz kadar ulaşım olanağı sağlayınız faydası olmaz. Ama satacak
malınız varsa atalarımızın 'Balınız varsa sineği Bağdat'tan gelir'
demesi misali, alıcısı dünyanın dört bir yanından kah deryaları kah
dağları aşarak gelir. Bunu derken sakın ola birileri 'yolun-ulaşımın
önemini inkar ettiğimi' öne sürmeye kalkmasın. Yol elbet önemli ama
üretim daha da önemli. Hannibal asırlar önce Roma'ya yürürken 'Ya bir
yol bulacağız ya bir yol yapacağız' demişti. Siz satacak malı üretiniz
satmak için gereken yol kolay bulunur yoksa da kolay yapılır.