Bir insan önce 'Çözüm süreci istismar edilerek polisimiz şehit edilecekse, Doğu Anadolu'daki ve Güneydoğu Anadolu'daki kardeşlerimiz haraç baskısı altında olacaklarsa biz böyle bir çatışmasızlığı kabul etmiyoruz' diye kesin bir kararlık gösterecek ardında 'Halkın Çözüm Süreci'nden beklediği silahların tümüyle terk edilmesi. Böyle bir şey olursa zaten 2013 Mayıs'ına dönülürse, o zamanki gibi PKK tüm silahlı unsurları Türkiye dışına çıkarıp tek bir silahlı unsur kalmazsa her şey konuşulabilir Türkiye'de' diye konuşacak. Aynı insan bundan üç gün sonra da 'Terörle mücadeleden geri dönüş yoktur, asla olmayacaktır. Biz milletimiz için varız, şartlara bakmaksızın gereken neyse yaparız. Bu mücadelede bütün dağlarımız, ovalarımız, şehirlerimiz sokaklarımız tamamen temizleninceye kadar devam edecektir' derse ne düşünürsünüz?

Bu birbirinin zıttı üç açıklama da aynı şahsa, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Pof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na ait. Sayın Başbakan'ın, yine kendisinin ifadesiyle 'ülkenin bir beka meselesiyle karşı karşıya olduğu' ve bu uğurda her gün yedi sekiz evladını şehit verdiği bir süreçte birbirinin zıttı bu sözlerini neyle açıklayabiliriz? Maalesef Başbakan'ın ayrılıkçı terör karşısındaki söylemleri gerçek bir kafa karışıklığını ve son derece tehlikeli bir istikameti işaret etmektedir. Bu kafa ile ayrılıkçı terörle mücadele etmek ve kazanmak maalesef imkansızdır.

Bereket ki bu konuda Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan'ın kafası geçmişte hiç olmadığı kadar berrak. ABD'den yurda döner dönmez yapılan güvenlik zirvesinden hemen sonra söylenen şu sözler kendilerine aittir ve de son derece doğrudur:

'Biz çözüm süreci dedik onlar aldattılar. Onların hiçbir sözüne güvenilmez artık bitti... Terör örgütü ve onun güdümündeki yapıların sözünün en küçük bir karşılığı itibarı kalmamıştır. Terörle mücadele son terörist imha edilene, son tehdit ortadan kalkana kadar sürecek... Zaman zaman müzakere lafları ediyorlar. Ortada müzakere edilecek görüşülecek bir konu da yoktur. Bunun böyle bilinmesi lazım... Teröristlerin önünde iki yol vardır, ya teslim olacak ya da kıstırıldıkları deliklerde birer birer etkisiz hale getirilecekler... Türkiye'nin önünde artık üçüncü bir yol kalmamıştır. Çünkü daha önce bu yollar denedik... Terörle mücadeleye, ülkemize ve milletimize yöneltilmiş son silahlar susturuluncaya, son terörist imha edilene, son tehdit ortadan kaldırılana kadar devam edeceğiz...'

Sayın Cumhurbaşkanı'nın -yanlış veya doğru- inandığı bir konuda sonuna kadar direnme kararlılığı herkesin malumu. Terör karşısındaki mücadelede tek güvencemizde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu kararlılığı, özel harekat polislerinin cesareti ve fedakarlığıdır.

Tutulan yol doğrudur. Buradan bırakın geri dönmeyi bu yoldaki en fak bir tereddüt en ufak bir duraklama bile felakete yol açar. Sayın Başbakan artık gerçeklerle yüzleşmek zorundadır. Ya bu savaşı kazanacak ya da yerini pek yakın bir zamanda bu savaşı kazanma azmine ve iradesine sahip bir başkasına bırakacaktır.