Huyumuzdur ve hastalığımızın da ana sebebidir hemen her olaydan sonra bataklığı unutup sivrisineğin peşinden koşmamız. Onu üreten bataklığı kurutmayı akıl etmek yerine o sivrisinekten kendi siyasi ve ideolojik tercihimizi onaylayacak komplo teorileri düzmenin derde deva olmadığını, bunca olaya rağmen hala anlamadık ve ne yazık ki anlayacak gibi de gözükmüyoruz.

Sivrisinekten kastım, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'ni öldüren vatandaşımız! Bataklıktan kastım ise bir insanı bir kanlı katil haline getiren fikir, ideoloji, siyaset ve din anlayışımız. Bunları sorgulamak yerine hemen her olayı hem de anında hem de üzerinden daha on onbeş dakika geçmeden tıp Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek gibi hiç ilgisi, yetkisi ve de sorumluluğu olmayanların ağzından bir başka merkeze bağlamak birilerini rahatlatsa da milleti yeni belalardan kurtarmaz.

Sadece bu son katil değil ondan önceki tüm kepaze hırsızlıkların ve de 15 Temmuz rezil kalkışmasının yöneticileri(abileri/ablaları) de piyonları da bizim vatandaşlarımızdır ve bizim vatanımızda bizim biraz gaflet, biraz ihmal, biraz işbirliği ve hepsinden de önemlisi yanlış dünya okumamızla oluşturduğumuz bataklıkta üremişlerdir. O bataklık kurutulmadıkça aynı adlarla olmasa bile başka adlarla, başka kerameti kendinden menkul şeyhlerin kirli mendillerine ağızlarını silerek ve ondan kerametler bekleyerek üremeye devam edeceklerdir.

Şunu -acı da olsa- kabul etmek zorundayız; mensubu bulunduğumuz beşeri medeniyet geri kalmıştır ve ne yazık ki öteki medeniyetler arasındaki mesafe son yıllarda hakim olan akıldışı Cihatçı Selefi Vehabi anlayışla her geçen gün daha da açılmaktadır. Müslüman liderler ve sözcüler, gerçekle yüzleşip bataklığın üzerine gitmedikçe; aradaki mesafe korkarım ki bir daha hiç kapanmayacak ve gelecek nesiller bizi şükranla değil şikayetle belki de nefretle anacaklardır.

Hiç kimse benim beşeri plandaki eleştirilerimi sakın ola ilahi plandaki İslamiyete eleştiri gibi anlamasın ve de başkalarına bu şekilde sunmaya soyunmasın. Benim şekvam beşeri olan İslam medeniyetinin şu andaki sefaletinin ilahi olan İslam dinine fatura edilmesinedir. Müslümanın günümüzde içine düştüğü yetersizlik, son din İslamın ulûhiyetine fatura edilemez, edilmemelidir.

Bu bataklık, sadece bizim toprağımızda değil, tüm İslam coğrafyasında aynı zamanda. Bu coğrafyadaki bataklığın kurutulmasında da öncü rol bize düşmektedir. Müşerref olduktan sonra bin yıl müddetle İslamın yol açıcı kılıcı, koruyucu kalkanı olan biziz, bundan sonraki dönemde de öncüsü ve örneği biz olmak zorundayız, olacağız da. Ama -son zamanlarda çok sık kullanılan bir ifadeyle söyleyeceğim; kimse kusura bakmasın- yüz yıl öncesinin Mısırlı Müslüman Kardeşlerin felsefesi ya da günümüzün kanlı katillerinin vahşi metotlarıyla değil. Bunların her fikri ve her eylemi dünyanın İslamiyete bakışını biraz daha olumsuz etkiliyor ve biz her geçen gün biraz daha yalnızlaşıyoruz.

Bataklığa bakmadan sivrisinekleri kovalamak, enerjiyi boşa harcamaktır.