Şöyle bir akl-ı selim düşünsek.
Kimse hesap sormasa da Allah’ın soracağını hatırlayıveririz..
Her şeyimiz var.
Allah vermiş.
Bir türlü değerlendiremiyoruz.
Akıl almaz beceriksizlikte üstümüze yok.
Türkiye’yi besleyebilecek iki büyük ovaya sahibiz.
Tarımsal üretimde beklenen yerde olamadığımız gibi geriliyoruz.
Koca Karadenizimiz var, neredeyse balığa hasret kalacağız.
Her yere Organize Sanayi Bölgesi kuruyoruz, sanayide bir arpa boyu yol kat edemiyoruz.
Demir yolumuz var, yararlanamıyoruz.
Limanlarımızdan da.
Uluslararası havalimanımız var sadece yolcu taşıyabiliyoruz.
Karayolu ile idare etmeye çalışıyoruz.
Taşıdıklarımız da ortada.
Hani son yıllarda AK Partililerin temcit pilavı gibi sık sık ısıtıp ısıtıp önümüze sundukları çağ atlattık hikayesi var ya!
Biz yıllardır hayal diyorduk.
Sizlerle paylaşmaya çalışıyorduk.
Kimseyi inandıramadık.
Türkiye İstatistik Kurumu rakamları ortaya koyuyor.
Hızlı bir gerilemeden söz ediyor.
Kabullenen yok.
Tarımsal üretim değerinde Samsun’un 2000 yılında yüzde 3,04 olan bitkisel üretim değeri payı 2014’te yüzde 2.42’ye geriledi.
2000 yılında yüzde 2.12 olan canlı hayvanlar değeri payı, 2014 yılında yüzde 1.70 oldu.
2000 yılında yüzde 2.27 olan hayvansal ürünler değeri payı 2014 yılında yüzde 0.85’e geriledi.
Böylesi çokça örnek vermek mümkün.
Rakamlar Türkiye’de tarım ve hayvancılığın hızla bir gerileme içinde olduğunu gösteriyor.
Samsun Türkiye gerilemesinin üstünde.
TÜİK rakamları çok şey ortaya koyuyor.
Peki bu rakamları dikkate alan var mı?
Önlem alınması konusunda girişimlerde bulunan var mı?
Bir tarım ülkesi olmamıza rağmen tarımsal ürünleri ithal eder hale gelmemizin ana nedenlerini irdeleyen var mı?
Maalesef.
İşin ilginç yanı olmayan pompalanıyor.
Doğruluğuna inandırılmasına çalışılıyor.
Oldu mu?
Şüphesiz olmadı.
Olmadı ama Derviş’in fikri ne ise zikri de o olunca başka bir şey beklenemiyor.
Ne dersiniz?