Belkide ilkbahara kadar görebileceğimiz en iyi hava vardı dün Samsun'da...
Bununla birlikte bir de gündüz maçı olmasına rağmen tribünde 3694 biletli, toplamda da 5 bin civarında taraftar vardı...
Yeni gruplar kuruluyor, yeni oluşumlar var ama sayı her geçen gün düşüyor.
Bunun birçok sebebi olabilir, yönetimi sevmiyorsunuzdur, takımı iyi bulmuyorsunuzdur falandır filandır ama taraftarlık kötü günde de orada olmak değil miydi?
33 bin küsürlük statta, 5 bin taraftar Samsunspor'a yakışmıyor...
Maç öncesi sakat ve cezalılardan dolayı nasıl bir kadro kurulacağını merak ediyorduk.
Maç günü gazetemizdeki ilk 11'den 10'u sahadaydı, bizim tahminimiz Ercan yerine ise forma Oğuz'undu...
Oğuz çok sırıtmadı ama onun gibi ilk kez şans dulan Ömer Kandemir ise vasatın da ötesindeydi.
Bir türlü iyileşemeyen Angan da 30. dakikada su kaynatınca kader adamı Samaras sahaya adım attı...
Maçı izlemeyenler için 90 dakika vasatı aşamayan iki takımın mücadelesi diyebilirim.
Final paslarında başarılı olunsa, iki takım da net fırsatlar yakalayabilirdi ama başaramadılar.
Ancak 90+1'de Samsunspor öyle bir golden oldu ki inanamazsınız.
Yani maç izlerken hep deriz ya 'Ulan ben olsam atardım' diye öyle bir pozisyon.
Altı pasta top Samaras'ta, karşısında 7 metre 32 santimlik kale.
Teknik Direktör Engin İpekoğlu'nun da dediği gibi istese dışarı atmakta zorlanacağı bir pozisyonda topu auta vurdu.
Golü yapsa, hem altın değerinde üç puan getirecek hem ben dahil tüm eleştirenlere cevap verecek, kendini kurtaracak, tüm camiayı sevindirecek.
Ama Samaras topu auta attı...
Fikstürümüz zor, 'O sene bu sene' dedik ama hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor. İlk yarı lige havlu atma ihtimalimiz de var, zirveye tutunma ihtimalimiz de...
Tek gerçek var ki işimiz hiç de kolay değil...
Samsunspor bu sezon zor bir sınavdan geçiyor.
Allah sonumuzu hayır etsin...