25 Eylül 1988 referandumu öncesi Mim Kemal Öke, Ayşe Ataman ve ben Süleyman Demirel'in 'hayır' kampanyasını üstlendik. Pür amatör bir çalışma. Turgut Özal, Mart 89'da yapılması gereken yerel seçimleri Kasım 1987'ye almak istiyor. Bunun için anayasa değişikliği gerek. Konuyu referanduma taşıdı. Muhalefet bu erken/baskın seçime karşı çıkıyor. Muhalefetin oyu 'hayır'. Ben, Prof. Dr. Mim Kemal Öke ve grafiker Doç. Dr. Ayşe Ataman, Süleyman Demirel'in 'hayır' kampanyasını yürütüyoruz.

Pür amatör bir çalışma. Çeşitli sosyal grupların kendi hayati konularında yola çıkıyor ve her kampanyayı 'Oyumuz Hayır' ve 'Hayırlı Pazarlar' vurgusu ile bitiriyoruz. Öğrenciler harçlardan ve YÖK'ten yakınıyorlar ve 'Oyumuz Hayır' diyor. Köylülerin 'hayır' gerekçesi de girdi maliyetlerinin yüksekliği ve ürünün ucuza gitmesi.

Anne, baba ve iki çocuktan oluşan dört kişilik bir aile fotoğrafının üstünde de 'Ben memurum, eşim bankacı. Namusluyuz geçinemiyoruz. Oyumuz hayır' mealinde bir yazı var. Merhum Demirel yazıyı görür görmez 'Olmaz kardeşim, şu namusluyuz geçinemiyoruz cümlesini çıkarınız' dedi. Tam iki gün ısrar ettik, ikna etmeye çalıştık ama edemedik.

'Ne yani biz namusluyuz da öbürleri namussuz mu?' diye diretti. 'Efendim' dedik 'Biz onlara namussuz demiyoruz, kendimizi ya da vatandaşı tarif ediyoruz' diye kendimizce gerekçeler öne sürdük. Nuh dedi peygamber demedi. 'Hayır, kardeşim' dedi 'namusluluk ve dürüstlük gibi kavramlar, bu milletin ve hepimizin ortak değeridir. Bu ortak değeri sadece kendimize mal edemeyiz. Rakiplerimize namussuz diyemeyiz' diyerek diretti. Ve onun dediği oldu.

O günlerde pek anlayamadığım bu tavrın değerini siyaset dilimiz bozuldukça anlamaya başladım. Bazı Meclis zabıtlarını okumak beni ziyadesiyle üzüyor ve utandırıyor. Dün İsmet Paşa'nın siyasi rakibinin özel hayatıyla ilgili bir habere gösterdiği tepkiyi aktarmıştım. İsmet Paşa'nın ellili yıllardaki tavrıyla Süleyman Demirel'in seksenli yıllardaki tavrına bugünlerde öylesine muhtacız ki.

BİR DOSTUN GİDİŞİ

Uğur Dede'yi tam on altı yıl önce bir bürokrat olarak tanıdım. Zaman içerisinde bir kültür adamı yönünü gördüm ve gerçek bir dost olarak bağrıma bastım. O Ardahan'da dünyaya gelmişti, ekmeğini Samsun'a kazandı ve hizmetini Samsun'a verdi. Samsun'un son on altı yıllık kültür ve sanat etkinliklerinin çok büyük kısmında o vardır. Şimdilerde, doğduğu topraklara geri dönüyor. Burada edindiği deneyimleri artık belediye başkan yardımcısı sıfatıyla Ardahan'a aktaracak. Ben Uğur Dede'nin Ardahan'da da çok ciddi işler yapacağına inanıyorum. Ama onun Samsun'a döneceği günlerin hasretini de hep içimde duyacağım.

Sevgili Uğur Dede, güle güle git, hayırlı hizmetler yap ve bir an önce dön. Samsun'da yapılacak çok iş var…